Zina/Aldatma Nedir?
Zina veya aldatma, evlilik birliği devam ederken, eşlerden birinin üçüncü şahıs ile cinsel ilişkiye girmesi fiilidir. Bu fiil, evlilik kurumunun temel dayanaklarından biri olan sadakat ve güven ilkesini ihlal eder. Hukuki açıdan bakıldığında, zina yalnızca fiziksel temasın ötesinde, eşler arasındaki manevi bağın da zedelendiğini ve evlilik birliğinin temelini sarsan ciddi bir ihlal olarak kabul edilir. Zina iddiasının geçerli sayılabilmesi için, fiilin evlilik birliği sürdüğü süre zarfında gerçekleşmiş olması, üçüncü şahısla yaşandığının somut delillerle ispatlanması ve aldatılan eşin bu durumu affetmemiş olması gerekmektedir. Yargı uygulamaları, zina iddialarının ispatında fotoğraf, video, ses kaydı, tanık beyanları ve diğer dijital delillerin titizlikle değerlendirilmesini öngörür.
Aldatma (Zina) Nedeniyle Boşanma Davasının Şartları Nelerdir?
Boşanma davasının açılabilmesi için, zina iddiasının karşılanması gereken bir dizi şart bulunmaktadır:
Zina Fiilinin Evlilik Birliği Devam Ederken Vuku Bulması Gerekir:
Zina fiili, evlilik birliği devam ettiği süre zarfında gerçekleşmiş olmalıdır. Evlilik sona erdikten sonra meydana gelen ilişkiler, boşanma davasının açılabilmesi için geçerli kabul edilmez. Bu nedenle, boşanma davası açılmadan önce, fiilin evlilik birliği süresince meydana geldiğinin somut ve kesin olarak ispat edilmesi esastır.
Eşlerden Birinin Üçüncü Bir Kişiyle Cinsel İlişkiye Girmesi Gerekir:
Zina iddiasının temel unsuru, evli eşlerden birinin, evlilik birliğinin dışındaki üçüncü bir şahısla cinsel ilişkiye girmesidir. Bu fiilin varlığı, eşler arasındaki sadakat yükümlülüğünün açıkça ihlal edildiğini ortaya koyar. Somut delillerle desteklenen bu durum, boşanma davası açılmasında geçerli bir gerekçe oluşturur.
Aldatılan Eşin Aldatan Eşi Affetmemiş Olması Gerekir:
Boşanma davası açılabilmesi için, aldatılan eşin, eşinin zina fiilini affetmediğini beyan etmesi gerekmektedir. Affetme durumunda, mahkeme, boşanma davasını açma hususunda delillerin değerlendirilmesinde bu durumu göz önünde bulundurarak, taraflar arasında uzlaşma ihtimalini araştırabilir. Affetmenin, boşanma davası sürecindeki maddi ve manevi zarar taleplerini de etkileyebileceği unutulmamalıdır.
Zina Vakası Öğrenilmesinden İtibaren 6 Aylık Süre İçerisinde Davanın Açılmış Olması Gerekir:
Türk Medeni Kanunu çerçevesinde, zina fiilinin öğrenilmesi tarihinden itibaren belirli bir süre (genellikle 6 ay) içinde boşanma davasının açılması gerekmektedir. Bu süre zarfında dava açılmadığı takdirde, iddianın zamanaşımına uğrama riski bulunmaktadır. Bu nedenle, aldatma vakasının öğrenildiği tarihin tespiti ve dava dosyasının eksiksiz hazırlanarak zamanında mahkemeye sunulması büyük önem taşır.
Zina/Aldatma Nedeniyle Boşanma Davasında Zina Nasıl İspatlanır?
Zina iddiasının ispatı, boşanma davasının en kritik aşamalarından biridir. İspat sürecinde, aldatma fiilinin varlığını ortaya koymak için tarafların, somut delillerle desteklenmiş beyanlarını mahkemeye sunmaları gerekmektedir. Bu deliller arasında;
- Ses Kayıtları: Taraflar arasındaki iletişimin, zina fiilinin ima edildiği veya açıkça ifade edildiği ses kayıtları,
- Fotoğraf ve Video Kayıtları: Zina fiilinin gerçekleştiği anı belgeleyen görsel deliller,
- Tanık İfadeleri: Olayı gözlemlemiş, duruma şahitlik eden kişilerin yazılı veya sözlü beyanları,
- Dijital Deliller: Sosyal medya mesajları, e-posta yazışmaları veya diğer dijital platformlardan elde edilen kanıtlar,
- Tıbbi Raporlar: Gerekli durumlarda, cinsel ilişkiye ilişkin tıbbi raporlar ve diğer uzman görüşleri yer almaktadır.
Avukatlar, bu delillerin elde edilmesinde yasal prosedürlere uygun hareket edilmesinin ve her bir belgenin orijinalliğinin korunmasının, davanın başarılı sonuçlanması açısından elzem olduğunu vurgular. Mahkeme, sunulan delillerin doğruluğunu ve güvenilirliğini titizlikle değerlendirir; dolayısıyla, tüm kanıtların eksiksiz ve detaylı olması gerekmektedir.
Zina/Aldatma Nedeniyle Boşanma Davası Nasıl Açılmalıdır?
Zina veya aldatma nedeniyle boşanma davası açılırken, öncelikle detaylı ve kapsamlı bir boşanma dilekçesi hazırlanmalıdır. Dilekçede;
- Evlilik Birliğinin Sona Erdirilme Gerekçeleri: Zina iddiasının, evlilik birliğinin temel unsurlarını nasıl zedelediği ve boşanmanın neden kaçınılmaz olduğu ayrıntılı olarak açıklanmalıdır.
- Delillerin Sunumu: İddianın ispatı için toplanmış olan tüm deliller (fotoğraf, video, ses kaydı, tanık ifadeleri vb.) dosyaya eklenmeli ve açıklamalarla desteklenmelidir.
- Zaman Aşımı Süresi: Zina vakasının öğrenilme tarihi ve bu tarihten itibaren 6 aylık sürenin dolmadığına dair hususlar vurgulanmalıdır.
- Hukuki Dayanaklar: İlgili mevzuat, Türk Medeni Kanunu ve yargıtay içtihatlarına atıfta bulunularak, dava açma gerekçeleri desteklenmelidir.
- Nafaka, Mal Paylaşımı ve Tazminat Talepleri: Boşanma sonrası tarafların hakları, nafaka, mal paylaşımı ve tazminat taleplerine ilişkin beklentiler net bir şekilde ifade edilmelidir.
Avukatlar, dava dilekçesini hazırlarken, müvekkillerin haklarının en iyi şekilde korunması ve mahkemede ikna edici delillerle desteklenmiş eksiksiz bir dosya sunulması hususunda titizlikle çalışır.
Zina/Aldatma Nedeniyle Boşanma Davasında Ses, Fotoğraf ve Görüntü Kaydının Önemi
Günümüz teknolojisinin gelişmesiyle birlikte, ses, fotoğraf ve görüntü kayıtları, zina iddialarının ispatında en güçlü delil unsurları arasında yer almaktadır. Bu dijital deliller, olayın meydana geldiği anı ve eşler arasındaki iletişimi objektif bir biçimde belgeleyerek, boşanma davasının seyrinde kritik rol oynar. Avukatlar, bu kayıtların hukuki usullere uygun olarak elde edilmesinin, mahkemeye sunulmadan önce kayıtların orijinalliğinin ve bütünlüğünün korunmasının önemini vurgular. Mahkeme, bu tür dijital delilleri değerlendirirken, kaydın elde edilme yöntemini, içeriğinin doğruluğunu ve delil niteliğini titizlikle inceler. Böylece, ses, fotoğraf ve görüntü kayıtları, zina iddiasının somut delil olarak kabul edilmesini sağlayarak, boşanma davasının başarıya ulaşmasında belirleyici rol oynar.
Zina/Aldatma Nedeniyle Boşanma Davasında Mal Paylaşımı
Zina iddiasının, mal paylaşımında da etkili olduğu durumlar söz konusudur. Boşanma davası sürecinde, aldatma fiili nedeniyle ortaya çıkan manevi ve maddi zararlar, mal paylaşımında lehine veya aleyhine sonuçlar doğurabilir. Yargıtay kararları, zina nedeniyle boşanma davalarında mal paylaşımının, eşlerin evlilik süresince maddi katkıları, evliliğin sona ermesine yol açan kusurun etkileri ve tarafların manevi zararlarının göz önünde bulundurularak, hakkaniyetli bir şekilde belirlenmesi gerektiğini öngörmektedir. Avukatlar, müvekkillerin mal paylaşımında hak kaybı yaşamamaları için, zina iddiasının mal paylaşımına nasıl yansıtılacağını, evlilik süresince yapılan maddi katkıların ve borçların nasıl bölüşüleceğini titizlikle değerlendirir.
Zina/Aldatma Nedeniyle Boşanma Davasında Tazminat Talebi
Aldatma nedeniyle boşanma davalarında, mağdur olan eşin, eşinin zina fiili sonucu uğradığı maddi ve manevi zararların telafisi için tazminat talep etme hakkı bulunmaktadır. Tazminat talebi, boşanma davasının açılması sürecinde, tarafların yaşadığı psikolojik travmalar, sosyal ve ailevi zararlar, maddi kayıplar ile ilgili olarak öne sürülür. Avukatlar, tazminat talebinin ispatı için, tıbbi raporlar, psikolojik değerlendirme raporları, maddi zararların hesaplanması için ekspertiz raporları ve tanık ifadeleri gibi somut delillerin mahkemeye sunulması gerektiğini vurgular. Bu deliller, mahkemenin mağdur eşin uğradığı zararları objektif olarak tespit etmesine ve adil bir tazminat miktarının belirlenmesine olanak tanır.
Zina/Aldatma Nedeniyle Boşanma Davasında Nafaka
Nafaka, boşanma sürecinde maddi olarak dezavantajlı durumda olan eşin yaşam standardının korunması amacıyla öngörülen mali destek mekanizmasıdır. Zina nedeniyle boşanma davalarında, mahkeme, aldatma fiilinin eşin maddi ve manevi durumunu nasıl etkilediğini dikkate alarak, nafaka talebini değerlendirir. Aldatılan eş, yaşadığı manevi acı, sosyal baskı ve maddi kayıpların telafisi için nafaka talep edebilir. Avukatlar, nafaka miktarının belirlenmesinde tarafların gelir durumu, evlilik süresince edinilen malvarlığı, yaşanılan manevi zararlar ve gelecek ekonomik ihtiyaçların titizlikle değerlendirilmesi gerektiğini belirtir.
Eşin 3. Kişiye Karşı Tazminat Talebi
Boşanma davasında, eşin aldatma fiili sonucu uğradığı zararların sadece boşanma davası kapsamında değerlendirilmesinin ötesinde, eşin üçüncü şahıslara karşı da tazminat talep edebilmesi mümkündür. Üçüncü kişiye karşı tazminat talebi, eşin, evlilik birliği içerisindeki sadakat ihlali nedeniyle maruz kaldığı zararların, yalnızca eşten kaynaklanmadığını, aynı zamanda üçüncü kişinin de payına düşmesi gerektiğini savunur. Avukatlar, bu tür iddiaların ispatı için, üçüncü şahısla ilgili somut deliller, tanık beyanları ve diğer destekleyici belgeleri mahkemeye sunarak, eşin haklarının korunmasını sağlayacak kapsamlı savunmalar hazırlar.
Zina/Aldatma Nedeniyle Boşanma Davasında Affetme ve Sonuçları
Boşanma davalarında, aldatma fiilinin ardından taraflardan birinin eşini affetmesi, dava sürecinde kritik bir rol oynayabilir. Affetme durumu, mahkemenin boşanma davası açılmadan önce taraflar arasında uzlaşmaya varma ihtimalini değerlendirmesine olanak tanırken, aynı zamanda mal paylaşımı, nafaka ve tazminat taleplerini de etkileyebilir. Eğer aldatılan eş, eşinin zina fiilini affetmişse, mahkeme, boşanma davasının açılmasını reddedebilir ya da talepler arasında indirime gidilebilir. Ancak, affetme durumunda dahi, mağdur eş, yaşadığı maddi ve manevi zararların telafisi amacıyla tazminat ve nafaka taleplerinde bulunmaya devam edebilir. Avukatlar, affetme durumunun boşanma davası üzerindeki etkilerini titizlikle değerlendirerek, müvekkillerinin haklarını en iyi şekilde savunur.
Zina/Aldatma Nedeniyle Boşanma Davasında Velayet
Boşanma davalarında çocukların velayeti, davanın en hassas ve tartışmalı konularından biridir. Zina veya aldatma iddialarının, çocuğun velayeti üzerinde doğrudan etkisi olabilmektedir. Mahkeme, velayet kararını verirken çocuğun fiziksel, psikolojik ve sosyal gelişimini, ebeveynlerin ekonomik ve manevi durumunu, aile içi ortamı ve çocuğa yönelik sorumluluk bilincini titizlikle değerlendirmektedir. Zina nedeniyle boşanma davasında, aldatma fiilinin çocuğun sağlıklı gelişimi üzerindeki etkisi, çocuğun ebeveynleriyle olan ilişkisini olumsuz yönde etkileyip etkilemediği, tarafların çocuğa karşı davranışları ve geleceğe yönelik planları ayrıntılı olarak incelenir. Avukatlar, velayet konusundaki savunmalarında, çocuğun en yüksek menfaatinin gözetilmesi gerektiğini vurgulayarak, detaylı psikolojik raporlar, sosyal durum analizleri ve tanık ifadeleri ile desteklenen kapsamlı dosyalar hazırlamaktadır.
Zinanın İspatı
Yapılan soruşturma ve toplanan delillerden; davalı-karşı davacı ( kadın )'ın 16.07.2010 günü ortak konuta erkek aldığı, bu şahsın banyoda yarı çıplak vaziyette gizlenmiş halde bulunduğu anlaşılmaktadır. Bu vakıa mahkemece de sabit kabul edilmiştir. Kadının, yalnızken bir başka erkeği ortak konuta alması ve bu şahsın yarı çıplak vaziyette gizlenirken yakalanması zinanın varlığına delalet eder. Bu bakımdan zina kanıtlanmıştır. Davacı-karşı davalı kocanın boşanma davasının zina sebebiyle kabulü gerekirken, bu yön nazara alınmadan yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.
T.C. Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2012/16833 Esas 2013/17864 Karar
Zina Eyleminin Sona Erdiği Tarihten Dava Açma Süresi Başlar
Tüm dosya kapsamına ve özellikle taraflar arasında görülmekte olan İzmir 9.Aile Mahkemesinin 2008/474 esas sayılı davada dinlenen tanık Burcu Üsgülen'in beyanına göre; davacı-karşılık davalı Cenk'in Romen asıllı bir kadınla birlikte yaşadığı ve bu kadından olan 19.9.2004 doğumlu Bora isimli çocuğu tanıyarak 23.8.2005 tarihinde nüfusuna tescil ettirdiği anlaşılmaktadır. Zina nedenine dayalı boşanma davalarında ( TMK.:m.161 ) dava açma süresi; devam eden zina eyleminde; bu eylemin sona erdiği tarihten itibaren başlar. Toplanan kanıtlardan; davacı-karşılık davalı Cenk'in zina eyleminin devam ettiği anlaşılmaktadır. Davalı-karşılık davacı Meral'in zina nedenine ( TMk.m.161 ) dayalı karşılık boşanma davasının da kabulü gerekirken yanlış değerlendirme sonucu bu davanın reddi doğru görülmemiştir.
T.C. Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2009/17433 Esas 2010/21602 Karar
Zina Yapan Kadının, Kocaya Maddi Manevi Tazminat Ödemesi
Asıl dava, davacı-davalı erkek vekili tarafından 4721 Sayılı Kanun'un 161. ve 166. maddesinin birinci fıkrasına dayalı olarak, birleşen dava ise davalı-davacı kadın vekili tarafından 4721 Sayılı Kanun'un 166. maddesinin birinci fıkrasına dayalı olarak açılan boşanma davaları olup İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda boşanmaya sebebiyet veren olaylarda zina yapan kadının tam kusurlu olduğu gerekçesiyle erkeğin zinaya dayalı davasının kabulüyle tarafların zina hukuki nedeniyle boşanmalarına ve boşanmanın fer'ilerine, kadının boşanma davası ile erkeğin evlilik birliğinin temelinden sarsılması talepli boşanma davasının ayrı ayrı reddine karar verilmiştir. Kararın taraf larca istinaf edilmesi üzerine istinaf incelemesi yapan Bölge Adliye Mahkemesince erkeğin, zinaya dayalı davasını hak düşürücü süre içerisinde açmadığı gerekçesiyle kararın kaldırılmasına, yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle erkeğin zinaya dayalı davasının ve erkeğin tazminat taleplerinin reddine, erkeğin tüm, kadının sair istinaf taleplerinin ise esastan reddine karar verilmiş, hüküm davacı-davalı erkek vekili tarafından temyiz edilmiştir. Bölge Adliye Mahkemesince her ne kadar erkeğin zinaya dayalı davanın hak düşürücü süreden sonra açıldığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş ise de, davalı-davacı kadının ilişkisi olduğu iddia edilen dava dışı ....'nın eski eşinin şikayeti üzerine açılan soruşturma dosyasında davalı-davacı kadının göndermiş olduğu mesajlara göre, kadının .... ile ilişkisinin devam ettiği, eylemin süregelen nitelikte olduğu, bu durumda zina eylemi yönünden hak düşürücü sürenin geçmediği gibi davacı-davalı erkeğin kadını affettiğinin de düşünülemeyeceğinin kabulü gerekir. Bu nedenle erkeğin zinaya dayalı davasının kabulü gerekirken yanılgılı değerlendirme sonucu talebin reddine karar verilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir. Yukarıdaki paragraflarda açıklandığı üzere boşanmaya sebep olan olaylarda zina yapan kadın tam kusurlu olup bu kusurlu eylemler yüzünden kişilik hakları zarar gören, mevcut ve beklenen menfaatleri zedelenen erkek yararına 4721 Sayılı Kanun'un 174. maddesinin birinci ve ikinci fıkrası koşulları oluşmakla uygun miktarda maddi ve manevi tazminata hükmedilmesi gerekirken yanılgılı kusur belirlemesi sonucu isteğin reddi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
T.C. Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2023/6843 Esas 2024/4829 Karar
Zinaya Dayalı Boşanma - Davacı Davalı Erkek Tarafından Dosyaya Sunulan Fotoğrafların Hukuka Aykırı Olarak Elde Edildiğini İspat Yükü Davalı Davacı Kadında Olup
Davacı-davalı erkek tarafından dosyaya sunulmuş olan fotoğrafların hukuka aykırı olarak elde edildiğini ispat yükü davalı-davacı kadındadır. Davalı-davacı kadın, kanun yolu başvurularında ispat için delillerin elde edildiği söylenen bilgisayarın incelenmesi talebinin reddedildiği belirterek kararın bozulmasını talep etmiştir. Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun “Tahkikatın sona ermesi” başlıklı 184. maddesinde hâkimin tarafların iddia ve savunmalarıyla toplanan delilleri inceledikten sonra, duruşmada hazır bulunan taraflara tahkikatın tümü hakkında açıklama yapabilmeleri için söz vereceğini ve tarafların tahkikatın tümü hakkındaki açıklamalarından sonra, tahkikatı gerektiren bir husus kalmadığını görürse, tahkikatın bittiğini taraflara tefhim edeceğini düzenlemiştir. Somut olayda; sözlü yargılamadan önce yapılan duruşmada taraflara tahkikata ilişkin sözleri sorulmuş ve kadın vekili açık olarak “Araştırılacak başka hususun kalmadığını” beyan etmiştir. Tahkikatın sona erdiği celsede açık olarak araştırılacak başka hususun kalmadığını beyan eden davalı-davacı kadının, kanun yolu aşamalarındaki delillerinin toplanmadığı iddiasına itibar edilemez. Bu itibarla, davalı-davacı kadın dosya kapsamındaki delillerin hukuka aykırı şekilde elde edildiğini ispatlayamamıştır. Yine, davalı-davacı kadın temyiz dilekçesinde erkeğin ıslah talebinin süresinde olmadığını iddia etmişse de, istinaf dilekçesinde bu yönde açık bir başvurusu ve iddiasının olmaması karşısında, kadının iddialarına itibar edilmemiştir. İlk derece mahkemesi ile bölge adliye mahkemesi kararlarında, dosya kapsamındaki delillerden, davalı-davacı kadının başka bir erkek ile cinsel olarak yakınlaştığı ancak cinsel birleşmenin ispatlanamadığından bahisle, erkeğin zina hukuki nedenine dayalı davasının reddine karar verilmiştir. Zinanın varlığı erkek tarafından dosyaya sunulan fotoğraflar, davalı-davacı kadının telefon kayıtları ve tanık beyanları ve tüm dosya kapsamı ile sübut bulmuştur. Öyleyse, erkeğin zinaya dayalı boşanma davasının kabulü gerekirken, delillerin takdirinde hataya düşülerek yazılı şekilde davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiş ve kararın bozulmasını gerektirmiştir.
T.C. Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2021/3327 Esas 2021/4767 Karar