Boşanma davası, evlilik birliğinin sona erdirilmesi için mahkemeye sunulan resmi bir başvurudur. Bu dava, taraflar arasında yaşanan ciddi anlaşmazlıkların, maddi ve manevi zararların, evlilik birliğinin temelden sarsıldığı gerekçelerle açılır. Evlilik, sadece iki insan arasındaki duygusal bağdan ibaret değildir; aynı zamanda ekonomik, sosyal ve hukuki bir birliktelik olarak, tarafların malvarlıklarının, miras haklarının, nafaka yükümlülüklerinin ve çocukların velayetinin de belirlendiği karmaşık bir ilişkidir. Boşanma davası açıldığında, mahkeme, evlilik birliğinin sürdürülemeyeceğine dair gerekçeleri, tarafların evlilik süresince yaşadıkları sıkıntıları, maddi katkılarını, evlilik içinde maruz kaldıkları ihlalleri ve benzeri unsurları dikkate alır.
Boşanma sebepleri, genel olarak iki ana kategoriye ayrılır: genel boşanma sebepleri ve özel boşanma sebepleri. Genel boşanma sebepleri, Türk Medeni Kanunu’nun 166. maddesinde yer alan "evlilik birliğinin temelinden sarsılması" ifadesi ile özetlenir. Bu madde kapsamında, taraflar arasında zamanla oluşan iletişim kopukluğu, maddi ve manevi kayıplar, yaşam tarzı farklılıkları gibi etkenler, evlilik birliğinin sürdürülemeyeceğini kanıtlayabilecek unsurlar olarak kabul edilir.
Özel boşanma sebepleri ise daha somut nedenleri içerir; zina (aldatma) nedeniyle boşanma, hayata kast, pek kötü veya onur kırıcı davranışlar, suç işleme ve haysiyetsiz hayat sürme, terk ve akıl hastalığı gibi durumlar, evlilik birliğinin sona erdirilmesi için özel gerekçeler olarak öne çıkar. Bu sebepler, ilgili Türk Medeni Kanunu maddeleri (örneğin, TMK m. 161-165) ile desteklenmiş olup, her bir durumun somut delillerle ispat edilmesi gerekmektedir.
Boşanma davası açılırken, tarafların evlilik birliğinin sona erdirilmesine dair iddialarını destekleyecek delillerin toplanması, tanık ifadelerinin alınması, tıbbi ve psikolojik raporların hazırlanması, mali analizlerin yapılması gibi hususlar büyük önem taşır. Davacı taraf, boşanmanın maddi ve manevi sonuçlarını da mahkemeye sunmalı, nafaka, mal paylaşımı, çocuk velayeti gibi konularda talep ettiği hususları açıkça ifade etmelidir. Mahkeme, tüm bu unsurları titizlikle değerlendirdikten sonra, evlilik birliğinin sona erdirilmesine ve tarafların haklarının yeniden düzenlenmesine yönelik kararını verir.
Boşanma davasının açılması, tarafların yaşadığı sıkıntıların, evlilik içinde meydana gelen ihlallerin ve ekonomik kayıpların tespiti açısından da büyük önem taşır. Taraflar arasında, evlilik birliğinin devamının artık mümkün olmadığına dair anlaşmazlıklar, uzun süredir devam eden sorunlar, evlilik süresince edinilmiş ortak malların paylaşımı, nafaka ve çocukların velayeti gibi konular, boşanma davasının esasını oluşturur. Avukatlar, dava sürecinde müvekkillerinin haklarının korunması için, tüm bu unsurları ayrıntılı raporlar ve somut delillerle destekleyerek mahkemeye sunar.
Sonuç olarak, boşanma davası, evlilik birliğinin sona erdirilmesinde ve taraflar arasındaki tüm ekonomik, sosyal ve hukuki sorunların çözümünde kritik bir rol oynar. Bu davada, boşanma sebepleri; genel boşanma sebepleri ile özel boşanma sebepleri olarak iki ana kategoriye ayrılarak, ilgili yasal dayanaklar, usul kuralları ve somut deliller ışığında değerlendirilir. Tarafların, boşanma davası sürecinde yaşadığı maddi ve manevi kayıpların tam olarak tespit edilmesi, haklarının korunması ve adil bir mal paylaşımının sağlanması için dava dosyasının eksiksiz hazırlanması elzemdir.
Boşanma sebepleri, evlilik birliğinin sürdürülemez hale gelmesine yol açan çeşitli olguları kapsar. Genel boşanma sebepleri, evlilik birliğinin temelden sarsılması, taraflar arasında sürekli anlaşmazlıkların yaşanması, iletişim kopukluğu, maddi ve manevi zararların ortaya çıkması gibi unsurları içerirken; özel boşanma sebepleri ise daha somut olaylara dayanır.
Genel Boşanma Sebepleri (TMK m. 166):
Bu maddeye göre, evlilik birliğinin temelinden sarsılması, tarafların evlilik ilişkisini sürdüremeyeceği gerekçesiyle boşanma davası açılmasına olanak tanır. Taraflar, evlilik boyunca yaşadıkları ekonomik, duygusal ve sosyal zorlukları kanıtlayarak, evlilik birliğinin artık devam etmesinin mümkün olmadığını ortaya koyabilirler.
Özel Boşanma Sebepleri:
Özel boşanma sebepleri arasında, zina (aldatma) nedeniyle boşanma davası (TMK m. 161), hayata kast, pek kötü veya onur kırıcı davranışlar (TMK m. 162), suç işleme ve haysiyetsiz hayat sürme (TMK m. 163), terk nedeniyle boşanma davası (TMK m. 164) ve akıl hastalığı nedeniyle boşanma davası (TMK m. 165) yer alır. Bu özel sebepler, her biri somut olaylara dayanır ve ilgili tarafların, boşanma davası açarken bu sebepleri kanıtlamaları gerekmektedir.
Özel boşanma sebeplerinde, örneğin zina iddiasında, eşlerden birinin evlilik dışı ilişkiye girmesi somut delillerle ispat edilmelidir. Hayata kast, pek kötü veya onur kırıcı davranışlarda, taraflar arasında yaşanan şiddet, taciz veya psikolojik baskı gibi unsurlar ayrıntılı olarak ortaya konmalıdır. Suç işleme ve haysiyetsiz hayat sürme durumunda ise, davacının, eşin sosyal ve ekonomik yaşama aykırı davranışlarını belgeleyen somut delillerle iddialarını desteklemesi gerekmektedir.
Boşanma sebeplerinin belirlenmesi, sadece davanın açılması için değil; aynı zamanda boşanma sonrasında nafaka, mal paylaşımı ve çocuk velayeti gibi konularda verilecek kararların da temelini oluşturur. Mahkeme, tarafların beyanlarını, somut delilleri, tıbbi ve psikolojik raporları, tanık ifadelerini ve diğer resmi belgeleri titizlikle değerlendirir. Tarafların evlilik süresince yaşadığı maddi ve manevi zararların tespiti, boşanma sebeplerinin ispatı açısından son derece kritik öneme sahiptir.
Avukatlar, boşanma sebeplerini dava dosyasına eksiksiz olarak dahil ederek, müvekkillerinin haklarının korunmasını ve boşanma davasının adil bir şekilde sonuçlanmasını sağlar. Tarafların, evlilik birliğinin devamının artık mümkün olmadığını kanıtlayabilecek tüm somut delillerin mahkeme önüne sunulması, boşanma sebebinin kabulü ve nihai kararın verilmesi için temel teşkil eder.
Anlaşmalı boşanma davası, tarafların boşanma, nafaka, mal paylaşımı ve çocuk velayeti gibi konularda karşılıklı olarak uzlaşmaya vardıkları durumlarda açılan davadır. Bu davada, taraflar arasında varılan anlaşma, yazılı olarak düzenlenir ve mahkemeye sunulur. Anlaşmalı boşanma davasının şartları ve sebepleri, evlilik birliğinin sona erdirilmesine ilişkin tüm hususların karşılıklı anlaşmaya varılmış olması, tarafların serbest iradeleriyle hareket ettiği ve hiçbir baskı altında kalmadığı yönündeki beyanlara dayanmaktadır.
Anlaşmalı boşanma davasında, evlilik ilişkisinin belirli bir süre boyunca devam etmiş olması, tarafların evlilik birliği içerisindeki maddi ve manevi katkılarının tespit edilmesi açısından önemlidir. Genellikle, en az 1 yıl süren evlilikler için anlaşmalı boşanma davası açılması mümkün görülür. Bu süre, tarafların evlilik süresince edinmiş oldukları tecrübeler, maddi katkılar ve yaşam tarzlarının anlaşılmasına ve boşanma sonrası düzenlemelerin yapılmasına olanak tanır.
Anlaşmalı boşanma, tarafların boşanma iradelerini karşılıklı olarak kabul ettikleri durumlarda mümkündür. Taraflardan birinin boşanma davası açması ve diğer eşin buna itiraz etmemesi veya uzlaşmaya varması, anlaşmalı boşanmanın en temel şartlarından biridir. Bu durumda, mahkeme, tarafların serbest iradeleriyle boşanma kararını aldıklarını ve uzlaşıya vardıklarını tespit eder. Bu husus, taraflar arasında çıkan uyuşmazlıkların en aza indirgenmesi ve boşanma sürecinin hızlı bir şekilde sonuçlanabilmesi için kritik bir öneme sahiptir.
Anlaşmalı boşanma davası sırasında, hakim huzurunda tarafların boşanma iradelerini, maddi ve manevi kayıplarını, nafaka, mal paylaşımı ve çocuk velayeti gibi konulardaki beyanlarını açıkça ifade etmeleri gerekmektedir. Bu ifade, tarafların anlaşmaya varışlarının ve evlilik birliğinin sona erdirilmesinin, tamamen özgür iradeleriyle gerçekleştiğini ortaya koyar. Tarafların ifadeleri, dava dosyasına eklenen yazılı beyanlar, ihtarnameler ve diğer delillerle desteklenir.
Anlaşmalı boşanma davasında, hakim, tarafların varmış olduğu anlaşmanın, boşanmanın maddi sonuçlarını, nafaka, mal paylaşımı ve çocuk velayeti hususlarını dikkate alarak, çocuğun en yüksek yararını gözetip gözetmediğini değerlendirir. Taraflar arasında yapılan anlaşmanın, yasal düzenlemelere uygun, adil ve hakkaniyetli olması, hakim tarafından incelenir ve eğer anlaşma, çocuğun ve tarafların gelecekteki ekonomik güvenliğini tehlikeye atıyorsa, mahkeme uzlaşma konusunda ek düzenlemeler yapılmasını talep edebilir.
Anlaşmalı boşanma davası, yukarıda belirtilen şartların tamamının yerine getirilmesiyle geçerli hale gelir. Davacılar, anlaşmalı boşanma sürecinde, tüm maddi ve manevi zararların, nafaka, mal paylaşımı ve çocuk velayeti gibi konuların, taraflar arasında açıkça belirlenmiş olması, yazılı uzlaşma protokolü ile mahkemeye sunulması hususunda titizlikle hareket etmelidir. Avukatlar, müvekkillerinin bu süreçte hak kaybı yaşamadan, tüm belgelerin ve delillerin eksiksiz sunulmasını sağlayarak, mahkemenin en adil kararı verebilmesi için stratejik savunmalar hazırlar.
Çekişmeli boşanma davası, taraflar arasında boşanma sebepleri konusunda ciddi uyuşmazlıkların bulunduğu, maddi ve manevi tazminat taleplerinin öne çıktığı ve dava sürecinin uzadığının gözlemlendiği davalardır. Çekişmeli boşanma davalarında, taraflar, evlilik birliğinin sona erdirilmesinde, boşanma sebeplerini detaylı olarak ispat etmek zorundadır.
Türk Medeni Kanunu’nun 166. maddesi, evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına dayalı boşanma sebeplerini özetler. Taraflar, evlilik birliği içinde yaşanan uzun süreli iletişim kopukluğu, maddi ve manevi zararların ortaya çıkması gibi hususları somut delillerle ispat ederek, boşanmanın kaçınılmaz olduğunu mahkemeye sunar.
Özel boşanma sebepleri arasında; zina (TMK m. 161), hayata kast, pek kötü veya onur kırıcı davranışlar (TMK m. 162), suç işleme ve haysiyetsiz hayat sürme (TMK m. 163), terk (TMK m. 164) ve akıl hastalığı (TMK m. 165) yer almaktadır. Bu sebepler, her biri somut olaylara dayanır ve tarafların, boşanma davası açarken bu iddiaları kanıtlamaları gerekir.
Çekişmeli boşanma davalarında, taraflar arasında yaşanan uyuşmazlıkların derinliği, maddi kayıpların tespiti, nafaka, mal paylaşımı ve çocuk velayeti hususlarının, karşılıklı olarak somut delillerle desteklenmesi, dava sürecinin karmaşıklaşmasına neden olur. Avukatlar, bu davalarda, tarafların beyanlarını, tıbbi raporları, psikolojik değerlendirmeleri, finansal analizleri ve ekspertiz raporlarını titizlikle inceler ve dava dosyasına eksiksiz ekler. Mahkeme, tüm bu unsurlar ışığında, boşanmanın gerekçelerini ve tarafların ekonomik durumlarını değerlendirerek, adil ve hakkaniyetli bir boşanma kararı vermeye çalışır.
Çekişmeli boşanma davası, tarafların duygusal, maddi ve sosyal haklarının korunması açısından son derece hassas bir süreçtir. Taraflar arasında yaşanan anlaşmazlıkların çözümü, uzun süren duruşmalar, ek delil talepleri ve mahkeme içtihatlarının dikkate alınması ile gerçekleşir. Bu süreçte, tarafların haklarını en iyi şekilde savunabilmek için avukatlar, dava dosyasını eksiksiz hazırlayarak, somut delilleri titizlikle mahkemeye sunar. Ayrıca, taraflar arasındaki uyuşmazlıkların çözümünde, arabuluculuk gibi alternatif çözüm yöntemlerinin uygulanması da söz konusu olabilir. Ancak, çekişmeli boşanma davalarında, tarafların arasındaki anlaşmazlıkların derinliği, dava sürecinin uzamasına neden olduğundan, nihai kararın verilmesi uzun zaman alabilir.
Boşanma davaları, tarafların ikametgah adresleri, evlilik birliğinin kurulduğu yer ve ilgili yasal düzenlemeler doğrultusunda, yetkili aile mahkemelerinde veya asliye hukuk mahkemelerinde görülür. Mahkeme, dava dosyasını incelerken, boşanma sebeplerinin, tarafların ekonomik ve manevi durumlarının, nafaka, mal paylaşımı ve çocuk velayeti hususlarının ayrıntılı olarak değerlendirilmesini sağlar. Avukatlar, müvekkillerinin hangi mahkemeye başvuracaklarını, yerel yargı usullerini ve ilgili mevzuatı titizlikle inceler; böylece, dava sürecinin usulüne uygun ve eksiksiz yürütülmesini temin eder. Mahkeme, boşanma davasında, tarafların serbest iradeleriyle boşanma kararını alıp almadığını, uzlaşma sağlanıp sağlanmadığını ve evlilik birliğinin sona erdirilmesi için gerekli tüm usul ve esasların yerine getirilip getirilmediğini titizlikle değerlendirir.
Düğün törenlerinde takılan takılar, kültürel ve sosyal anlamda büyük öneme sahip olup, evlilik ilişkilerinin başlangıcında taraflar arasında verilen hediyeler olarak değerlendirilir. Geleneksel olarak, düğünde geline takılan takılar, gelinin kişisel malı olarak kabul edilirken, düğünde damada takılan takılar ise damadın kişisel malı olarak kabul edilir. Ancak, boşanma veya mal paylaşımı davalarında, düğünde verilen takıların mülkiyetinin belirlenmesi, evlilik süresince edinilmiş ortak malların paylaşımı kapsamında tartışmaya açılabilir. Bu konuda, sözleşmeler, taraf beyanları, fatura, makbuz, tanık ifadeleri ve fotoğraf-video delilleri gibi somut kanıtlar titizlikle incelenir. Avukatlar, düğünde takılan takıların mülkiyetinin, mal rejimi hükümleri, evlilik sözleşmeleri ve taraflar arasında varılmış olan anlaşmalar çerçevesinde netleştirilmesi hususunda, dava dosyasını eksiksiz hazırlayarak, mahkemenin adil bir karar vermesine katkı sağlar. Bu durum, boşanma davalarında mal paylaşımının sağlanmasında, tarafların maddi katkılarının korunması açısından önemli bir unsurdur.
Boşanma davası, evlilik birliğinin sona erdirilmesi, taraflar arasında yaşanan anlaşmazlıkların giderilmesi ve maddi–manevi kayıpların tazmini açısından kritik bir hukuk mücadelesidir. Hem anlaşmalı hem de çekişmeli boşanma davalarında, boşanma sebeplerinin belirlenmesi; genel boşanma sebepleri ile özel boşanma sebeplerinin, Türk Medeni Kanunu’nun ilgili maddeleri (TMK m. 161-166) doğrultusunda ayrıntılı olarak incelenmesi gerekmektedir. Anlaşmalı boşanma davalarında, taraflar arasında karşılıklı uzlaşma sağlanarak, evlilik birliği sona erdirilirken, çekişmeli davalarda taraflar arasındaki ciddi uyuşmazlıkların tüm delillerle ispat edilmesi esastır.
Mahkeme, boşanma davasında, tarafların evlilik birliğini sürdürmenin artık mümkün olmadığını, maddi ve manevi kayıplarını, nafaka, mal paylaşımı ve çocuk velayeti hususlarını titizlikle değerlendirerek, adil bir karar vermeye çalışır. Bu süreçte, dava dosyasının eksiksiz hazırlanması, ilgili tüm resmi belgelerin, tıbbi ve psikolojik raporların, tanık ifadelerinin, ekspertiz raporlarının ve finansal analizlerin mahkeme önüne sunulması büyük önem taşır.
Ayrıca, boşanma davası açılmadan önce, taraflar arasında yapılan yazılı anlaşmalar, sözleşmeler, evlilik sözleşmeleri ve mal rejimi düzenlemeleri de, davanın sonucunu doğrudan etkileyen unsurlardır. Özellikle, düğünde takılan takılar gibi kültürel ve maddi değer taşıyan unsurların mülkiyetinin tespit edilmesi, boşanma sürecinde tarafların haklarının korunması ve mal paylaşımında adaletin sağlanması açısından titizlikle incelenir.
Avukatlar, boşanma davası sürecinde, tarafların ekonomik ve manevi zararlarının en doğru şekilde tespit edilmesi, haklarının korunması ve nihai mahkeme kararının adil olması için, tüm delil ve belgeleri eksiksiz olarak dosyaya ekler. Tarafların, boşanma davası açılmadan önce serbest iradeleriyle hareket ettikleri, hiçbir baskı altında kalmadıkları ve tüm haklarını tam olarak anladıkları belgelenir. Bu sayede, mahkeme, evlilik birliğinin sona erdirilmesi ve taraflar arasındaki mal paylaşımının, nafaka ve çocuk velayeti konularında en doğru kararı verebilir.
Sonuç olarak, boşanma davası ve boşanma sebepleri, evlilik birliğinin sona erdirilmesi sürecinde tarafların yaşadığı maddi ve manevi kayıpların giderilmesi, nafaka, mal paylaşımı ve çocuk velayeti gibi konularda adil bir sonuca ulaşılması için titizlikle incelenmesi gereken çok boyutlu bir hukuk mücadelesidir. Hem anlaşmalı hem de çekişmeli boşanma davalarında, tarafların haklarının korunması, usul ve esasların eksiksiz uygulanması ve mahkemenin tüm delilleri titizlikle değerlendirmesi, nihai kararın adil olmasını sağlayacaktır.
Gerektiği Davalı, mütekabil boşanma davası açmış, mütekabil boşanma davasında; zina, olmazsa hayata kast, bu da olmazsa pek kötü davranış, bunun da kabul edilmemesi halinde haysiyetsiz hayat sürme, bu da kabul edilmediği takdirde evlilik birliğinin temelinden sarsılması sebebiyle boşanmalarına karar verilmesini istemiştir. Zina, hayata kast, pek kötü muamele ve haysiyetsiz hayat sürme özel boşanma sebebi yanında genel boşanma ( TMK m. 166/1 ) sebebi de oluşturur. Böyle bir durum karşısında kalan eş, dilerse bu özel sebeplerin yanında genel sebebe, dilerse birine veya birkaçına birlikte dayanarak boşanma talep edebilir. Hem özel hem de genel sebebe dayanılarak boşanma davası açılmış ise, doğuracakları hukuki sonuçlar farklı olacağından öncelikle özel boşanma sebeplerinin bulunup bulunmadığı belirlenmeli, özel sebep varsa, bu sebebe dayanılarak, özel boşanma sebeplerinin gerçekleşmemesi veya özel sebebe dayalı dava hakkının düşmüş olması halinde, deliller, genel boşanma sebebi çerçevesinde değerlendirilerek sonucuna göre karar verilmelidir. Toplanan delillerin öncelikle özel boşanma sebepleri bakımından değerlendirilip, sonucu uyarınca karar verilmesi gerekirken, bu husus gözetilmeden yazılı şekilde hüküm kurulması doğru bulunmamıştır.
T.C. Yargıtay 2. Hukuk Dairesi E. 2009/8440 K. 2010/12941
Davacı kadın öncelikle zina ( TMK m. 161 ) kabul edilmediği takdirde evlilik birliğinin sarsılması sebeplerine ( TMK m. 166/1 ) dayalı olarak boşanma talebinde bulunmuş mahkemece kadının zina hukuki sebebine dayalı olarak boşanma talebinin reddine, TMK 166/1. maddesi uyarınca ise davasının kabulüyle tarafların boşanmalarına karar verilmiştir. Hüküm davacı kadın tarafından, zina hukuki sebebine dayalı olarak kabul edilmemesi, kusur belirlemesi ve tazminatların miktarı yönünden temyiz edilmiş olup Dairemizin 2016/14658 esas ve 2018/1859 karar sayılı bozma ilamı ile “Yapılan yargılama ve toplanan delillerden, mahkemenin de kabulünde olduğu üzere; davalı erkeğin, evlilik devam ederken yabancı uyruklu bir kadın ile ilişkisinin olduğunu, eşine karşı sadakatsiz davrandığını ancak zinanın dava tarihinde devam ettiğinin ve halen sürdüğüne ilişkin kesin kanıtlar bulunmadığı belirtilerek, kadının zina davasını ispatlayamadığı kabul edilmiş ise de, gerek tanık olarak dinlenen ortak çocuk Altay, gerek ise diğer tanık ...'ın beyanları dikkate alındığında davalı erkeğin dava açıldığı tarihe kadar başka bir kadınla yaşamaya devam ettiği davacı tarafından dosyaya sunulan fotoğraflardan ve tanık anlatımlarıyla anlaşılmaktadır. Bu durumda davacı kadının zinaya dayalı boşanma davasını ispatladığının kabulü gerekir. O halde davacı kadının zinaya dayalı ( TMK m. 161 ) boşanma davasının kabul edilmesi gerekirken, yetersiz gerekçe ile reddine karar verilmesi doğru olmadığı ” gerekçesi ile bozulmuş, bozma sebebine göre davalı erkeğin yeniden hüküm kurulması gerekli hale gelen kadının boşanma davasının kusur belirlemesi ve fer'ilerine yönelik temyiz itirazları ile kadının mahkemece kendisine yüklenen kusur ve tazminat miktarlarına yönelik temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına karar verilmiştir. Mahkemece; bozma sonrasında “Davanın her iki boşanma sebebi yönünden kabulü ile, TMK m. 161 ve 166/1 maddeleri gereğince davalının subut bulan zinası ve evlilik birliğinin güven sarsıcı davranış ve sadakatsizlik sebebiyle temelinden sarsılması” nedeniyle tarafların boşanmalarına karar verilmiştir. Davacı kadın öncelikle zina ( TMK m. 161 ) kabul edilmediği takdirde evlilik birliğinin sarsılması sebeplerine ( TMK m. 166/1 ) dayalı olarak boşanma talebinde bulunmuştur. Zina, mutlak boşanma sebebidir. Zina vakıasının gerçekleşmesi halinde boşanma sebebi gerçekleşmiş sayılır. Zina, olmadığı takdirde evlilik birliğinin sarsılması hukuki sebebine kademeli olarak dayanılmış ise; zinanın ispatlanması halinde, bu sebeple boşanma kararı verilmesi gerekir. Böyle bir durumda artık genel boşanma sebebinin şartlarının gerçekleşip gerçekleşmediğine bakılmaz ve bununla ilgili ayrıca bir hüküm oluşturulması da gerekmez. Hal böyleyken, mahkemece bozma ilamımıza uyularak yapılan yargılama sonucunda sadece TMK.m.161 uyarınca boşanma kararı verilmesi gerekirken TMK m. 166/1 uyarınca da boşanma kararı verilmesi doğru olmayıp bozmayı gerektirmiştir.
T.C. YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ E. 2019/6633 K. 2020/443
Davacı-davalı ( koca ) 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 164. maddesi uyarınca terk hukuki sebebine dayalı olarak boşanma davası açmış, davalı-davacı ( kadın ) da birleşen dava ile 4721 sayılı Türk Medeni Kanunun 166/1. maddesi uyarınca evlilik birliğinin temelinden sarsılması hukuki sebebine dayalı olarak boşanma isteğinde bulunmuştur. Kocanın terk sebebine dayalı boşanma davasında 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 164. maddesinde öngörülen şartların varlığının tespiti durumunda kadının eve dönmemekte haklı olmadığı sabit olacağından ihtar sonrasında boşanma sebebi oluşturacak bir vakıa da kanıtlanmadığı takdirde kadının 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 166/1. maddesine dayalı boşanma davasının da reddine karar verilmesi gerekecektir. Olayımızda davacı-davalı ( koca )'nın boşanma davası Türk Medeni Kanununun 164. maddesine dayalı olduğu halde, mahkemece 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 166/1. maddesi uyarınca boşanmaya hükmedilmiştir. Mahkemece mevcut delillerin ışığında kocanın 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 164. maddesine dayalı davasının kabul şartlarının bulunup bulunmadığının değerlendirilmesi, tespit edilecek sonucuna göre de kadının 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 166/1. maddesine dayalı boşanma davası ile fer'ilerine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması doğru olmamıştır.
T.C. Yargıtay 2. Hukuk Dairesi E. 2014/25319 K. 2014/24263