Deport (sınır dışı), bir yabancının Türkiye’den zorla çıkarılmasını öngören idari işlemdir. 6458 sayılı Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu uyarınca, kamu düzeni, ulusal güvenlik, vize ihlali veya suça karışma gibi nedenlerle yabancılara deport kararı verilebilir. Deport kararı, ilgili yabancının ikamet iznini iptal eder ve ülkeyi terk etmesini zorunlu kılar.
Deport kararı tebliğinden itibaren yabancıya genellikle 15 günlük bir süre verilir. Bu süre, arazi durumu, bağlantılı aile fertleri ve sağlık durumu dikkate alınarak mahkeme kararıyla uzatılabilir. Süre bitiminde yabancı ülkesine eli kolu bağlı gönderilir.
İdari gözetim, ülkeden çıkışa kadar yabancının bulundurma merkezinde gözaltında tutulmasıdır. Bu karara karşı 30 gün içinde idari yargıda iptal davası açılabilir. Dava sürecinde yürütmeyi durdurma talebi de yapılabilir; olumlu karar, gözetim kararının uygulanmasını durdurur.
Sınır Dışı Kararı Görevli ve Yetkili Mahkeme
Dava dosyasının incelenmesinden; davacı hakkında iki ayrı sınır dışı etme kararının bulunduğu, ilk
olarak Antalya Valiliği İl Göç İdaresi Müdürlüğü tarafından 6458 Sayılı Kanun'un 54. maddesinin 1.
fıkrasının (h) bendi uyarınca … tarih ve … sayılı sınır dışı etme kararının verildiği, daha sonra yine
davacı hakkında bu kez İstanbul Valiliği İl Göç İdaresi Müdürlüğü tarafından 08/09/2020 tarihli sınır dışı
etme kararı güncellenerek 6458 Sayılı Kanun'un 54. maddesinin 1. fıkrasının (d) ve (h) bentleri uyarınca
… tarih ve … sayılı sınır dışı etme kararının verildiği, … tarihinde de İstanbul 1. İdare Mahkemesi'nin
E:… sayılı dosyasında bakılan davanın açıldığı anlaşılmaktadır. Bu haliyle, iptali istenen işlemin İstanbul
Valiliği İl Göç İdaresi Müdürlüğüne ait olduğu anlaşıldığından, açılan davaya ilişkin uyuşmazlığın
görüm ve çözümünde, 2577 Sayılı Kanun'un 32. maddesinin 1. fıkrası uyarınca, İstanbul Valiliği İl Göç
İdaresi Müdürlüğünün bulunduğu yer idare mahkemesi olan İstanbul İdare Mahkemesi'nin yetkili olduğu
sonucuna varılmıştır. T.C. DANIŞTAY 10. DAİRE E. 2022/5467 K. 2022/4600
Sınır Dışı Etme Kararı İtiraz Süresi
Dava, Özbekistan vatandaşı olan davacının sınır dışı edilmesine ilişkin Edirne Valiliği İl Göç İdaresi
Müdürlüğünün … tarih ve … sayılı işleminin iptali istemiyle açılmıştır. Dava dosyasının
incelenmesinden; … İdare Mahkemesi'nin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararı ile davanın kesin olarak
reddedildiği, davacı vekili tarafından Danıştay'a hitaben verilen ve 28/12/2021 tarihinde kayda giren
dilekçeyle İdare Mahkemesince verilen kararın düzeltilmesinin istenildiği anlaşılmaktadır. 2577 Sayılı
İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 6545 Sayılı Kanun'la eklenen Geçici 8. maddesinde, 6545 Sayılı
Kanun'la idari yargıda getirilen kanun yollarına ilişkin hükümlerin, 2576 Sayılı Kanun'un anılan Kanun'la
değişik 3. maddesine göre kurulan bölge idare mahkemelerinin tüm yurtta göreve başlayacakları
20/07/2016 tarihinden sonra verilen kararlar hakkında uygulanacağı, bu tarihten önce verilmiş kararlar
hakkında, kararın verildiği tarihte yürürlükte bulunan kanun yollarına ilişkin hükümlerin uygulanacağı
hüküm altına alınmış; 6545 Sayılı Kanun'un 103. maddesiyle 2577 Sayılı Kanun'un "Kararın
düzeltilmesi" başlıklı 54. maddesi ilga edilerek, 20/07/2016 tarihinden sonra verilen kararlar açısından
karar düzeltme kanun yolu kaldırılmıştır. 6458 Sayılı Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu'nun
"Sınır dışı etme kararı" başlıklı 53. maddesinin 3. fıkrasında; "Yabancı veya yasal temsilcisi ya da
avukatı, sınır dışı etme kararına karşı, kararın tebliğinden itibaren yedi gün içinde idare mahkemesine
başvurabilir. Mahkemeye başvuran kişi, sınır dışı etme kararını veren makama da başvurusunu bildirir.
Mahkemeye yapılan başvurular on beş gün içinde sonuçlandırılır. Mahkemenin bu konuda vermiş olduğu
karar kesindir. Yabancının rızası saklı kalmak kaydıyla, dava açma süresi içinde veya yargı yoluna
başvurulması hâlinde yargılama sonuçlanıncaya kadar yabancı sınır dışı edilmez." hükmüne yer
verilmiştir. Davacı vekili tarafından Danıştay'a hitaben verilen dilekçeyle İdare Mahkemesince verilen
kararın düzeltilmesi istenilmişse de yukarıda anılan yasal düzenlemeler uyarınca karar düzeltme kanun
yolunun kaldırıldığı dikkate alınarak, söz konusu dilekçe temyiz dilekçesi olarak nitelendirilmiştir. T.C.
DANIŞTAY 10. DAİRE E. 2022/416 K. 2022/342
Davacının İlk Beyanında Denetime Konu İşyerinde Yaklaşık 2 Gündür İzinsiz Olarak Çalıştığını
Beyan Ettiği ve Tutanağın Davacı Tarafından da İmzalandığının Anlaşıldığı - Sonraki Tarihli
İfadesinde Davacının Anılan İşyerinde Çalışmadığı ve Alışveriş Yapmak Amacıyla Orada
Bulunduğunu Beyan Ettiği/İlk Düzenlenen Tutanakta İmzası Bulunan Davacının Sonraki Tarihli
İfadesine İlişkin Tutanağa Hukuken İtibar Edilemeyeceği
03/05/2012 tarih ve 6754 Sayılı ihbar üzerine F. İlçe Emniyet Müdürlüğü Kumkapı Polis Merkezi
Amirliği ekiplerince Laleli Koska Caddesi adresinde yer alan işyerinde yapılan denetim sonucu
düzenlenen 14/11/2012 tarihli tutanakta; davacı ve başka bir Moldova uyruklu yabancının, söz konusu
işyerinde izinsiz olarak çalıştıklarının anlaşılması üzerine bu durum kendilerine sorulduğunda; denetime
konu işyerinde yaklaşık 2 gündür izinsiz olarak çalıştıklarını beyan ettikleri belirtilmiştir. Anılan tutanak
davacı tarafından da imzalanmıştır. Bahsi geçen tutanağın düzenlendiği tarihten sonra 15/11/2012
tarihinde ifadesi alınan davacı tarafından, anılan işyerinde çalışmadığı ve alışveriş yapmak amacıyla
orada bulunduğu beyan edilmiş ise de, olay tarihi itibariyle izinsiz çalıştığını beyan eden ve bu hususa
yönelik olarak ilk önce düzenlenen tutanakta imzası bulunan davacının, sonraki tarihli ifadesine ilişkin
tutanağa hukuken itibar edilemeyeceği sonucuna varılmıştır. Bu itibarla, izinsiz çalıştığı tespit edilen
davacı hakkında idari icaplara aykırılık teşkil eden fiili sebebiyle 5683 Sayılı Kanun hükümleri uyarınca
tesis edilen sınır dışı etme işleminde hukuka aykırılık bulunmadığından, dava konusu işlemin iptali
yönündeki temyize konu İdare Mahkemesi kararında hukuki isabet bulunmamaktadır. T.C. DANIŞTAY
10. DAİRE E. 2014/139 K. 2019/2267
Formalite Evlilik
Mahkemece her ne kadar, davacının, yapmış olduğu evliliğin formalite olması sebebiyle sınır dışı
edildiği göz önünde bulundurularak, evlilik ilişkisinin geçersizliğine hükmedilmesinin adli yargı yerince
verilecek bir karar ile mümkün olduğu, bu sebeple idarece bu yönde bir işlem tesis edilemeyeceği
gerekçesiyle dava konusu işlem iptal edilmiş ise de, davaya konu işlem incelendiğinde; davacının da
aralarında bulunduğu 37 yabancı uyruklu şahıs hakkında sınır dışı etme kararı verildiği ve davacının
fuhuş ve vize ihlali sebebiyle sınır dışı edildiği anlaşılmaktadır. Bu itibarla, İdare Mahkemesince fuhuş
ve vize ihlali sebebiyle verilen sınır dışı işlemi yönünden bir inceleme yapılması gerekmektedir. Öte
yandan, bu inceleme yapılırken davalı idare tarafından temyiz dilekçesinde ileri sürülen, İstanbul 6. Sulh
Ceza Mahkemesi'nin 16/07/2013 tarihli kararıyla davacı hakkında "dolandırıcılık" suçundan adli kontrol
kararı verildiği ve davacının yurt dışına çıkışının yasaklandığı, bu sebeple sınır dışı işlemi iptal edildiğine
yönelik iddia yönünden de bir değerlendirme yapılması gerektiği açıktır. Bu durumda, fuhuş ve vize
ihlali sebebiyle sınır dışı edilmesine karar verildiği anlaşılan davacı hakkında söz konusu sebepler
yönünden inceleme yapılarak ve sınır dışı işleminin iptal edildiği yönündeki davalı idare iddiaları göz
önünde bulundurularak bir karar verilmesi gerektiğinden, İdare Mahkemesince, dava konusu sınır dışı
etme işlemi sebebinin formalite evlilik olduğu değerlendirilerek eksik inceleme ve araştırma sonucunda
verilen kararda hukuki isabet görülmemiştir. T.C. DANIŞTAY 10. DAİRE E. 2014/3906 K. 2019/6000
4817 S.K.'da Sınır Dışı Edilmenin İzinsiz Çalışma Fiilinin Yaptırımı Olarak Düzenlenmemiş
Olmasının 5683 S.K.'un Sınır Dışı Edilmeye İlişkin Hükümlerinin Uygulanmasına Engel Teşkil
Etmeyeceği/Yapılan Denetimde İzinsiz Çalıştığı Tespit Edilen Davacının Söz Konusu Fiilinin İdari
İcaplara Aykırı Olması Nedeniyle Tesis Edilen Sınır Dışı Edilmesine İlişkin İşlemde Hukuka
Aykırılık Bulunmadığı Ataşehir İlçe Emniyet Müdürlüğü Asayiş Şube Müdürlüğü ekiplerince "…"
isimli işyerinde kumar oynandığı, fuhuş ve tefecilik yapıldığı ihbarı üzerine 07/08/2012 tarihinde yapılan
denetim üzerine düzenlenen tutanakta; ihbara konu yerde suç unsurlarına rastlanılmadığı, ancak çay
ocağının arkasında davacının çay servisi yaptığının tespit edildiği ve ifadesi alınmak üzere polis
merkezine götürüldüğü belirtilmiştir. Ayrıca, davacının bulaşıcı hastalık taşıyıp taşımadığına ilişkin
olarak F. Sultan M. Eğitim ve Araştırma Hastanesinde yapılan inceleme sonucu 09/08/2012 tarihli
laboratuvar sonuç raporu düzenlenmiş, anılan sonuç raporunda; davacının, bulaşıcı hastalığa ilişkin
değerlerinin yüksek çıkması üzerine, bulaşıcı hastalık taşıdığı ve izinsiz olarak çalıştığından bahisle
davacının sınırdışı edilmesine ve sınırdışı edilmek üzere 90 güne kadar muhafaza altına alınmasına
ilişkin … tarih ve … sayılı işlemin tesis edilmesi üzerine temyizen incelenen dava açılmıştır.
Mahkemenin ısrar kararı davacının izinsiz çalıştığından bahisle sınır dışı edilemeyeceği ve buna bağlı
olarak 90 gün süreyle muhafaza altına alınamayacağına ilişkindir. Yukarıda metnine yer verilen mevzuat
hükümlerinden, Yabancıların Türkiye'deki çalışmalarını izne bağlamak ve bu yabancılara verilecek
çalışma izinleri ile ilgili esasları belirleme amacıyla yürürlüğe konulan 4817 Sayılı Yabancıların Çalışma
İzinleri Hakkında Kanun'un 21. maddesi uyarınca idari yaptırıma konu fiiller göz önünde
bulundurulduğunda; yabancıların izinsiz çalışmalarının yasak olduğu ve bu yasağa aykırı hareket
etmeleri halinde 5683 Sayılı Yabancıların Türkiye'de İkamet ve Seyahatleri Hakkında Kanun'un 19.
maddesi uyarınca idari icaplara aykırı davranmış olacakları, dolayısıyla 4817 Sayılı Kanun'da sınır dışı
edilmenin izinsiz çalışma fiilinin yaptırımı olarak düzenlenmemiş olmasının 5683 Sayılı Kanun'un sınır
dışı edilmeye ilişkin hükümlerinin uygulanmasına engel teşkil etmeyeceği anlaşılmaktadır. Buna göre,
Ataşehir İlçe Emniyet Müdürlüğü Asayiş Şube Müdürlüğü ekiplerince yapılan denetimde izinsiz çalıştığı
tespit edilen davacının, söz konusu fiilinin idari icaplara aykırı olması nedeniyle 5683 Sayılı Kanun'un
19. maddesi uyarınca tesis edilen sınır dışı edilmesine ilişkin işlemde hukuka aykırılık bulunmamaktadır.
Davacının, izinsiz çalıştığından bahisle sınır dışı edilmesine ilişkin kararda hukuka aykırılık
bulunmadığından, 5683 Sayılı Kanun'un 23. maddesi uyarınca tesis edilen muhafaza altına alınmasına
ilişkin işlemde de hukuka aykırılık bulunmadığı sonucuna varılmaktadır. Bu itibarla, dava konusu işlemin
iptali yolundaki İdare Mahkemesi ısrar kararında hukuki isabet bulunmamaktadır. T.C. DANIŞTAY
İDARİ DAVA DAİRELERİ GENEL KURULU E. 2021/2533 K. 2022/449
Formalite Evlilik Sınır Dışı
Dava konusu işlemin davacının ikamet tezkeresi süresinin kısaltılması kısmı yönünden yapılan inceleme;
İdare Mahkemesince, davacının evliliğine ilişkin tahkikat sonucu hazırlanan 16/08/2012 tarihli rapor
kapsamında yer verilen ifade tutanakları ve bu yönde yapılan araştırmaların; davacının fiilen evlilik
birliği kurma amacında olmadığı sonucuna ulaşmaya yeterli tespitler içermediği, dolayısıyla bu tespit ve
araştırmaların evliliğin formalite bir evlilik olduğu sonucuna ulaşmaya imkan tanımadığı belirtilerek,
eksik inceleme üzerine hazırlanan rapora bağlı olarak tesis edilen dava konusu işlemde hukuka uyarlık
bulunmadığı gerekçesiyle işlem iptal edilmiş ise de; yukarıda yer verilen kurallar incelendiğinde; Türk
vatandaşı ile evli olan yabancılar hakkında, evliliklerinin muvazaalı olduğundan bahisle, ikamet izni
vermeme, izin süresini kısaltma ve sınır dışı etme yönünde işlem tesisi mümkün görülmemektedir.
Bununla birlikte Türk kanun veya örf ve adetleriyle yahutsiyasi icabatla telif edilemiyecek durumda olan
veya Türkiye'de kalması idari icaplara aykırı sayılan yabancılar yönünden bu işlemlerin tesis
edilebileceği açıktır. Uyuşmazlıkta; davacının, Türk vatandaşı ile olan evliliğine yönelik yapılan tahkikat
sonucu düzenlenen 16/08/2012 tarihli rapor incelendiğinde; davacının ikamet izninin veriliş amacına
aykırı olarak Türk vatandaşı eşi ile evlilik birlikteliği içerisinde yaşamadığının ve Türk kanun veya örf ve
adetlerine ve idari icaplara aykırı bir durumun mevcut olduğunun somut olarak ortaya konulamadığı
anlaşıldığından, dava konusu işlemde davacının ikamet izni süresinin kısaltılmasına ilişkin kısmı
yönünden hukuka uyarlık bulunmadığı sonucuna varılmıştır. Dava konusu işlemin davacının sınır dışı
edilmesine yönelik kısmı açısından yapılan inceleme; Uyuşmazlıkta; davalı idarece yapılan tahkikat
neticesinde tanzim edilen 06/03/2012 tarihli tutanak ile davacının Ofura Spa Merkezi isimli işletmede
izinsiz çalıştığının tespit edildiği, bu durumun İzmir Çalışma ve İş Kurumu İl Müdürlüğüne bildirilmesi
üzerine izinsiz çalıştığından bahisle davacı hakkında idari para cezası yaptırımı uygulandığı, daha sonra
adı geçen spa merkezinde yabancı uyruklu kadınların çalıştırıldığına yönelik 06/08/2012 tarihli ihbar
üzerine aynı tarihte söz konusu işyerinde denetim yapıldığı, bu denetimde davacının da aralarında
bulunduğu yabancı uyruklu kadınların izinsiz çalıştığının tespit edildiği belirtilmiş ve davacının izinsiz
çalıştığından bahisle sınır dışı edileceği yönünde işlem tesis edilmiş ise de İdare Mahkemesince bu yönde
bir değerlendirme yapılmadan temyize konu kararın verildiği anlaşılmıştır. Bu haliyle, davacının sınır
dışı edilmesine ilişkin işlem açısından, anılan işlemin sebep unsuru olan izinsiz çalışma fiili yönünden
yapılacak değerlendirme sonucunda bir karar verilmesi gerektiğinden, İdare Mahkemesince, dava konusu
sınır dışı etme işleminin sebebinin sadece davacının evliliğinin aile birliği içerisinde devam etmemesi
olduğu değerlendirilerek verilen kararda hukuki isabet görülmemiştir. T.C. DANIŞTAY 10. DAİRE E.
2016/13245 K. 2021/447
Türk Vatandaşı ile Evliliği Dolayısıyla Tarafına Verilen İkamet İzninin Uzatılması İstemiyle
Başvuruda Bulunan Davacının İkamet İzninin Veriliş Amacına Aykırı Olacak Şekilde Türk
Vatandaşı Eşi ile Evlilik Birlikteliği İçerisinde Yaşamadığının Anlaşıldığı - Davacı Hakkında (
Mülga ) 5683 Sayılı Yabancıların Türkiye'de İkamet ve Seyahatleri Hakkında Kanun'un 7. ve 19.
Maddelerinde Yer Alan Düzenlemelere Uygun Olarak Tesis Edilen Dava Konusu İşlemde Hukuka
Aykırılık Bulunmadığı
Yukarıda yer verilen kurallara göre, idarenin, Türk kanun veya örf ve adetleriyle yahut siyasi icabatla
telif edilemiyecek durumda olan veya Türkiye'de kalması idari icaplara aykırı sayılan yabancılar
hakkında ikamet izni vermeme, izin süresini kısaltma ve sınır dışı etme yönünde işlem tesis edebileceği
açıktır. Uyuşmazlık konusu işlem, evliliğin anlaşmalı ( muvazaalı ) olduğundan bahisle tesis edilmiş
olup; İdare Mahkemesince, evliliğin geçersizliğine idarece değil adli yargı yerlerince karar
verilebileceğinden ve aile birliğinin korunması anayasal bir zorunluluk olduğundan, Türkiye'de ikamet
etmesine engel teşkil edebilecek nedenler ortaya konulmadıkça davacıya ikamet tezkeresi verilmemesine
ilişkin dava konusu işlemde hukuka uygunluk bulunmadığı gerekçesiyle işlem iptal edilmiştir. Evliliğin
geçersiz ( muvazaalı ) olup olmadığının saptanmasının adli yargı yerlerine ait olduğunda tartışma
bulunmamakla birlikte, bu durum, dava konusu işlemin sebep unsurunu teşkil eden muvazaa iddiası
dolayısıyla maddi olaya 5683 Sayılı Kanun'un yukarıda anılan 7. ve 19. maddelerinin uygulanmasına
engel teşkil etmemektedir. Dosya içerisinde yer alan, davacının evliliğine yönelik olarak yapılan
tahkikatlar sonucu düzenlenen 04/10/2005 tarihli tutanakta; davacının ikamet adresi olarak gösterdiği
adreste ikamet ettiği, eşi ...'nın ise Avusturya'da ikamet ettiği, davacının, eşi ...'nın dayısı olduğunu
belirttiği ... isimli şahıs ile aynı adreste ikamet ettiği, geçimini eşi ... ile ... isimli şahısların sağladığı,
eşinin davacıyı yanına almak için işlemlere başladığı yönünde bilgi alındığı, şahısların evliliğinin aile
kurmaya yönelik olup olmadığı hususunda bilgi edinilemediği; 21/09/2006 tarihli tutanakta ise; davacının
belirtilen adreste ... isimli şahıs ile birlikte ikamet ettiği, Türk vatandaşı eşi ... ile 31/08/2005 tarihinde
Antalya'da evlendikleri, evlendikten yaklaşık bir ay sonra Türk vatandaşı eşin Avusturya'ya gittiği, bir
yıldır beraber yaşamadıkları yönünde bilgi alındığı, davacı ve eşinin birlikte yaşamaması nedeniyle
evliliklerinin aile birliği kurmaya yönelik olmadığı hususlarına yer verildiği görülmektedir. Öte yandan,
dosya içerisinde yer alan Antalya Valiliği İl Emniyet Müdürlüğü'nün ... tarih ve ... sayılı yazısı
incelendiğinde, davacının Türk vatandaşı eşi ... hakkında 10/11/2008 tarihinde yapılan yolcu
sorgulamasında, söz konusu kişinin 05/09/2005 tarihinde ülkeden çıkış yaptığı ve bu tarihten sonra
giriş-çıkış kaydının bulunmadığının tespit edildiği görülmektedir. Dolayısıyla davacının eşinin
evlendikleri tarihten yaklaşık bir ay sonra yurt dışına gittiği ve ülkemize tekrar dönüş yapmadığı
anlaşılmaktadır. Bu durumda, Türk vatandaşı ile evliliği dolayısıyla tarafına verilen ikamet izninin
uzatılması istemiyle başvuruda bulunan davacının, yukarıda yer verilen tespitler uyarınca ikamet izninin
veriliş amacına aykırı olacak şekilde Türk vatandaşı eşi ile evlilik birlikteliği içerisinde yaşamadığı
anlaşıldığından, davacı hakkında ( Mülga ) 5683 Sayılı Yabancıların Türkiye'de İkamet ve Seyahatleri
Hakkında Kanun'un 7. ve 19. maddelerinde yer alan düzenlemelere uygun olarak tesis edilen dava
konusu işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı sonucuna varılmıştır. T.C. DANIŞTAY 10. DAİRE E.
2017/1165 K. 2022/3154
Türk Vatandaşı İle Yapılan Evlilik Dolayısıyla Tarafına Verilen İkamet Tezkeresi Süresinin
Uzatılması İstemiyle Yapılan Başvurunun Kabul Edilmeyerek Sınır Dışı Edilmesine Yönelik
İşlemin İptali İstemi Yukarıda yer verilen kurallara göre, idarenin Türk kanun veya örf ve adetleriyle
yahut siyasi icabatla telif edilemiyecek durumda olan veya Türkiye'de kalması idari icaplara aykırı
sayılan yabancılara ikamet izni vermeme, izin süresini kısaltma ve sınır dışı etme yönünde işlem tesis
edebileceği açıktır. Uyuşmazlık konusu işlem evliliğin anlaşmalı olduğu gerekçesiyle tesis edilmiş ve
İdare Mahkemesince, evliliğin geçersizliğine idarece karar verilemeyeceği ve davacının Türkiye'de
ikamet etmesine engel teşkil edebilecek nitelikte idarece yapılmış somut bir tespit bulunmadığı
gerekçeleriyle dava konusu işlem iptal edilmiştir. Evliliğin muvazaalı olup olmadığının saptanmasının
adli yargı yerlerine ait olduğunda tartışma bulunmamakla birlikte, İdare Mahkemesi'nin dava konusu
işlemin iptalinde bu hususu gerekçe olarak göstermiş olması, maddi olaya 5683 Sayılı Kanun'un yukarıda
anılan 7. ve 19. maddelerinin uygulanmasına engel teşkil etmemektedir. Öte yandan dosya içerisinde yer
alan davacının evliliğine yönelik olarak yapılan tahkikat sonucu düzenlenen 19/09/2006 tarihli tutanakta;
davacının beyan etmiş olduğu adreste kapıyı açan kimsenin olmaması üzerine komşusu ve ayrıca ev
sahibi olan F.Y. isimli kişiyle yapılan görüşmede, bu kişi tarafından, dairesini davacı ile kızına kiraladığı,
kiralama esnasında davacının, damadı olan bir şahsın da eve gelebileceğini belirttiği, davacının eşini hiç
görmediği ve taksici olması nedeniyle bu civarda oturanların çoğunu tanıdığı halde davacının eşini
tanımadığı, davacıyı bekar olarak bildiğinin beyan edildiği; 31/01/2008 tarihli tutanakta; davacının beyan
etmiş olduğu adres ve çevresinde yapılan araştırmada, davacı ile eşini tanıyan herhangi birinin
bulunmaması üzerine muhtarlık kayıtlarına bakıldığında, davacı ve eşinin bu adrese nakillerini 7-8 ay
önce aldıklarının tespit edildiği, bina yöneticisi F.Y. isimli kişi ile yapılan görüşmede ise bu kişi
tarafından, şahısların 6-7 ay önce taşındıkları ve davacıyı bir veya iki defa gördüğü, bir diğer komşusu
Y.A. isimli kişinin beyanında ise davacıyı 2,5 aydır tanıdığı ve komşuluk münasebetinin bulunduğunun
beyan edildiği; davacının eşi ile birlikte söz konusu ikamete gidilerek yapılan tahkikatta ise davacının
eşinin evin tuvalet ve yatak odası gibi bölümlerini bulmakta zorlandığının tespit edildiği; 11/03/2008
tarihli tutanakta; davacı ile yapılan görüşmede, eşinin lokanta işletmeciliği yaptığı, eşinin anne ve babası
ile telefonda dahi hiç görüşmediği, eşinin iş yerinin uzak olması sebebiyle haftada bir veya iki defa eve
geldiği, evlerinin kira olduğu, ev sahibinin eşini tanımadığı, ev sahibi ile kendisinin muhatap olduğunun
beyan edildiği; 01/04/2008 tarihli tutanakta; davacının eşiyle çalışmış olduğu iş yerinde yapılan
görüşmede ise, bu kişi tarafından, iş yerinde yatılı kaldığı, haftada bir veya iki defa eve gidebildiği, eşi ile
sağlıklı bir aile birlikteliğinin olmadığının beyan edildiği, ayrıca davacının kimlik bilgilerine ilişkin
sorulan sorulara cevap veremediği, ikamet ettiği mahalle, apartman isimleri ile kapı numarasını
bilemediğinin tespit edildiği; 11/11/2008 tarihli bir başka tutanakta ise; davacının ikamet ettiği apartman
dairesine ilişkin kira kontratının incelendiği, kiralayanın M.B. isimli kişi olduğunun görevlilerce tespit
edildiği, davacıya bu durumun sorulması üzerine, davacı tarafından, bu kişinin eşinin patronu olduğu
ancak kirayı eşinin ödediğinin beyan edildiği, bir başka tarihte davacının eşiyle yapılan görüşmede ise
patronunun N.Ş. isimli kişi olduğunun beyan edildiği hususlarına yer verildiği görülmektedir. Bu
durumda; Türk vatandaşı ile evliliği dolayısıyla tarafına verilen ikamet tezkeresinin uzatılması istemiyle
başvuruda bulunmasına rağmen yukarıda yer verilen tespitler uyarınca ikamet izninin veriliş amacına
aykırı olacak şekilde Türk vatandaşı eşi ile evlilik birlikteliği içerisinde yaşamadığı anlaşılan davacı
hakkında ( Mülga ) 5683 Sayılı Yabancıların Türkiye'de İkamet ve Seyahatleri Hakkında Kanun'un 7.
maddesi ve 19. maddesinde yer alan düzenlemelere uygun olarak tesis edilen dava konusu işlemde
hukuka aykırılık bulunmadığı sonucuna varılmıştır. Belirtilen nedenle; dava konusu işlemi iptal eden
idare mahkemesi kararında hukuka uygunluk görülmemiştir. T.C. DANIŞTAY 10. DAİRE E.
2016/15950 K. 2021/50