Nafaka, eşler arasındaki evlilik birliğinin sona ermesi veya boşanma hâlinde, ekonomik gücü zayıf olan tarafın, diğer tarafın yardımından yoksun kalmaması amacıyla mahkemece ödenmesine hükmedilen süreli veya sürekli maddi destektir. Türk Medeni Kanunu’nda yoksulluk nafakası (TMK m.175–177) ve iştirak nafakası (TMK m.329–330) olarak iki temel türü düzenlenmiştir. Yoksulluk nafakası, boşanan eşin evlilik süresince edinilmiş yoksulluğunu gidermek; iştirak nafakası ise, küçük çocukların bakım ve eğitim giderlerini karşılamak amacıyla hükmedilir.
Nafaka Alacaklısı Tarafın Yeniden Evlenmesi
Yoksulluk nafakası alacaklısı eski eş yeniden resmi nikâhla evlendiği anda, TMK 178/1 hükmü uyarınca nafaka ödenme yükümlülüğü kendiliğinden sona erer. Bunun tespiti mahkeme kararı gerektirmeksizin gerçekleşir; ancak uygulamada feshi ve bildirim için mahkemeye başvurma sıklıkla tercih edilir.
Taraflardan Birinin Ölümü
Hem yoksulluk hem de iştirak nafakası, alacaklı veya yükümlü tarafın ölümü hâlinde TMK’da açıkça sona erer. Ölüm belgesinin ibrazı ve nüfus kütüğüne kayıt düşülmesiyle birlikte fiilen ödeme zorunluluğu kalkar.
Çocuk Nafakasının Sona Ermesi: Reşit Olma ve Ekonomik Bağımsızlık
İştirak nafakası, çocuk 18 yaşını doldurup reşit olduğunda TMK m.329/3 gereğince kesilir. Ancak öğrencilik devam ediyorsa veya ekonomik bağımsızlığa erişmemişse, mahkeme talebi üzerine üniversite mezuniyetine kadar uzatma kararı verebilir. Çocuğun kendi geliri veya malvarlığı, kendi geçimini sağlayacak düzeye ulaşırsa nafaka ilişiği kesilir.
Nafakanın mahkeme kararıyla kaldırılması ya da indirilmesi, nafakanın verildiği koşullarda önemli değişiklikler olduğunda mümkündür. TMK m.178 düzenlemesi uyarınca; nafaka alanın ekonomik durumunun iyileşmesi, nafaka yükümlüsünün gelir kaybı, alacaklının kusurlu davranışları gibi hâller, nafakanın kaldırılmasına veya azaltılmasına dayanak oluşturur.
Türk Medeni Kanunu’nda düzenlenmese de Yargıtay kararlarına göre, evlilik dışı birliktelik belirli şartlarda yoksulluk nafakasını kaldırıcı etki yapabilir. Somut olayda birlikte yaşamanın sürekliliği, ev işlerinin paylaşımı, ekonomik sorumlulukların müşterek üstlenilmesi gibi unsurlar değerlendirilerek mahkeme karar verir.
Anlaşmalı Boşanma Protokolündeki Nafaka Değiştirilebilir mi? Anlaşmalı boşanmada tarafların protokolünde yer alan nafaka düzenlemesi, protokolün kesinleşmesinin ardından ancak TMK m.178/2 uyarınca haklı sebeplerle değiştirilebilir. Protokolde yazılı hükümler, başlı başına engel teşkil etmez.
Nafakanın kaldırılması davası, TMK m.178/2 gereğince Aile Mahkemesinde açılır. Aile mahkemesi olmayan yerlerde Asliye Hukuk Mahkemesi sıfatıyla görevli olur. Yetki, nafaka yükümlüsünün veya alacaklının ikametgâhının bulunduğu mahkemeye aittir.
Nafakanın Kaldırılması Talebi İçin Kaldırılması Talep Edilen Nafakanın Yıllık Tutarı Üzerinden Hesaplanacak Nispi Harcın Tamamlattırılması Gerektiği
Davacı, dava dilekçesinde velayetin değiştirilmesi yanında, boşanma davası sonucunda davalı lehine hükmedilen yoksulluk nafakasının kaldırılmasını da istemiştir. Dava dilekçesi ile birlikte yatırılan başvurma harcı, dilekçedeki tüm talepleri kapsar. Dava dilekçesindeki her bir talep için ayrı ayrı maktu ve nispi harçların yatırılması gerekmektedir. Davacının nafakanın kaldırılması yönündeki talebi için ayrıca harç alınmamıştır. Kaldırılması talep edilen nafakanın yıllık tutarı üzerinden hesaplanacak nispi harç alınmadan (Harçlar Kanunu madde 30-32) davaya devam edilmesi yanlış olmuştur. O halde, mahkemece davacıya "nafakanın kaldırılması" yönündeki talebiyle ilgili nispi harcın tamamlattırılması ve sonucu itibariyle karar verilmesi gerekirken, eksik harçla yargılamaya devamla bu talep hakkında yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
T.C. Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2015/25469 Esas 2016/521 Karar
Yoksulluk Nafakasının Başlangıcı Boşanma Davası İçinde Boşanma Kararının Kesinleştiği Tarih Olduğu - Boşanma İlamı Kesinleşmeden Takdir Edilen Bu Nafakanın Kaldırılması Ayrı Bir Dava Konusu Yapılamayacağı
Mahkemece, Akşehir Asliye Hukuk Mahkemesinin 01.12.2011 tarih ve 2010/634 Esas-2011/959 sayılı Kararı ile davalı lehine takdir edilen 500 TL tedbir nafakasının kaldırılmasına karar verilmiş, hüküm davalı tarafından temyiz edilmiştir. Davacı, Akşehir Asliye Hukuk Mahkemesinin 01.12.2011 gün ve 2010/634 Esas- 2011/959 sayılı kararı ile takdir edilen yoksulluk nafakasının kaldırılması istemine yöneliktir. TMK.nun 176/3.maddesine göre; “İrat biçiminde ödenmesine karar verilen maddi tazminat veya nafaka alacaklı tarafın yeniden evlenmesi ya da taraflardan birinin ölümü halinde kendiliğinden kalkar, alacaklı tarafın evlenme olmaksızın fiilen evliymiş gibi yaşaması, yoksulluğunun ortadan kalkması ya da haysiyetsiz hayat sürmesi halinde mahkeme kararıyla kaldırılır. Tarafların Akşehir Asliye Hukuk Mahkemesinin 01.12.2011 gün ve 2010/634 Esas ve 2011/959 sayılı Kararı ile boşandıkları ve davalı lehine 500 TL tedbir nafakasına ve bu nafakanın kararın kesinleşmesi tarihinden itibaren de yoksulluk nafakası olarak devamına karar verildiği ve bu kararın henüz temyiz aşamasında olup, henüz kesinleşmediği dosya içeriği ile anlaşılmaktadır. Yoksulluk nafakasının başlangıcı boşanma davası içinde boşanma kararının kesinleştiği tarihtir.Bu nedenle boşanma ilamı kesinleşmeden takdir edilen bu nafakanın kaldırılması ayrı bir dava konusu yapılamaz. Her dava açıldığı tarihteki koşula göre incelenir. Mahkemece boşanma davasının kesinleşmesi beklenmeden yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
T.C. Yargıtay 3. Hukuk Dairesi 2012/16902 Esas 2012/21329 Karar
Boşanma Kararının Kesinleşmesinden Yaklaşık Bir Ay Sonra Nafakanın Kaldırılması İstemiyle Dava Açılmış Olup Aradan Geçen Sürede Tarafların Mali Durumlarında Önemli Ölçüde Değişiklik Meydana Geldiğinin İspat Edilemeyeceği
Davacı vekili dilekçesinde; taraflar arasında görülen boşanma davasında, davacının bir gelirinin bulunmadığının bildirilmesine rağmen davalı için 300 TL yoksulluk nafakasıyla velayeti davalıya verilen müşterek çocuk için 100 TL iştirak nafakasına hükmolunduğunu, işi ve geliri olmayan davacı için yoksulluk nafakasının yıkım teşkil ettiğini, kaldı ki nafakayı ödeyemeyen davacının hapsen tazyik cezasıyla cezalandırabileceğini ileri sürerek; fahiş olarak belirlenen yoksulluk nafakasının kaldırılmasını, bunun mümkün olmaması halinde ise 150 TL ye indirilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde; davacı tarafın iddialarının boşanma davasında incelendiğini, davalı açısından ise koşullarda olumlu yönde bir değişiklik bulunmadığını savunarak davanın reddini talep etmiştir. Mahkemece; davacının müşterek çocuk için de nafaka ödediği gerekçesiyle yoksulluk nafakasının 150 TL ye indirilmesine karar verilmiştir.T.M.K.nun 176. maddesine göre; yoksulluğun ortadan kalkması halinde mahkemece nafaka kaldırılabileceği gibi, tarafların mali durumlarının değişmesi veya hakkaniyetin gerektirdiği hallerde iradın artırılması veya azaltılmasına da karar verilebilir. Davaya konu edilen yoksulluk nafakası, boşanmaya dair kararın kesinleşmesinden itibaren hüküm ifade edecektir. Somut olayda ise, boşanma kararının kesinleşmesinden yaklaşık bir ay sonra nafakanın kaldırılması istemiyle dava açılmış olup, aradan geçen sürede tarafların mali durumlarında önemli ölçüde değişiklik meydana geldiği ispat edilememiştir. Öte yandan, kaldırılması istenilen yoksulluk nafakasıyla dava dışı müşterek çocuk için hüküm altına alınan iştirak nafakası, boşanma davasında davacının mali durumu belirlendikten sonra birlikte karara bağlanmıştır. Bu nedenle, aynı davada hüküm altına alınan nafakalardan birinin, diğerinin azaltılmasına sebep teşkil etmeyeceğinin gözetilmemesi de yerinde değildir. O halde; yoksulluk nafakasının niteliği ve hüküm ifade ettiği tarih gözetilerek, davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirmeyle yazılı şekilde karar verilmiş olması usul ve yasaya uygun bulunmamıştır.
T.C. Yargıtay 3. Hukuk Dairesi 2011/8423 Esas 2011/14999 Karar
Yoksulluğun Ortadan Kalkması sebebiyle - Nafakanın Kaldırılması İsteminin Azaltılması İstemini de Kapsadığının Gözetilmesi Gerektiği
Dava dilekçesinde; tarafların 22.4.2009 tarihinde boşandıkları, davalı lehine aylık 650 TL yoksulluk nafakasına hükmedildiği, ancak davalının bir müzikholde çalışmaya başladığı, bu haliyle yoksulluğunun ortadan kalktığı gibi, sürdüğü yaşamın da haysiyetsiz olduğu ileri sürülerek yoksulluk nafakasının kaldırılmasına karar verilmesi istenilmiştir. Mahkemece davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, sair temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir. Ancak, Türk Medeni Kanununun 176/5. maddesine göre; "Tarafların mali durumlarının değişmesi veya hakkaniyetin gerektirdiği hallerde iradın artırılması veya azaltılmasına karar verilebilir". Dosya kapsamından davalının şarkıcılık yaptığı, mahkemenin kabulünün de bu yönde olduğu anlaşılmaktadır. O halde; çoğun için de az da vardır kuralı gereğince nafakanın kaldırılması isteminin azaltılması istemini de kapsadığı gözetilerek, davalının yaptığı iş gereği yoksulluğu ortadan kalkmasa bile mali durumunun olumlu yönde değiştiği dikkate alınarak nafakada hakkaniyete uygun bir oranda indirim yapılması gerekirken davanın tümden reddi doğru olmayıp, bozmayı gerektirmiştir.
T.C. Yargıtay 3. Hukuk Dairesi 2011/8594 Esas 2011/15053 Karar
28.11.1956 Tarih ve 15/15 S. Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararına Göre Nafakanın Artırılması Kaldırılması veya Nafakaya Hükmedilmesine Dair İstemlerin Kabulünde Dava Tarihinden İtibaren Geçerli Olmak Üzere Karar Verileceği
Davacı vekili; tarafların evli olduğu dönemde davalının davacının işyerine gelerek kasaya geçtiğini, bu süre içerisinde kasadan yüklü miktarda parayı ailesine göndermek, gizli kasaya aktarmak ve saklamak suretiyle aldığını, çıkan tartışma sonrasında boşanma davası açıldığını, davacının iflasın eşiğine geldiğini, davalının bu şekilde şirket açacak servet sahibi olduğunu, iki yakını ile birlikte şirket kurduğunu, yurtdışı turlarına katılıp lüks hayat yaşadığını belirterek 1. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 2013/547 esas 2014/96 karar sayılı ilamıyla hükmedilen 1.000,00 TL yoksulluk nafakasının kaldırılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili; davacının işyerinden para alındığına dair iddialarının mesnetsiz olduğunu, davalı tarafından kurulan şirketin banka kredileriyle borçlanılarak kurulduğunu, dosyaya ibraz edilen yurtdışı fotoğraflarının bir kısmının davalının memleketinde çektirdiği fotoğraflar olduğunu, banka kayıtları incelendiğinde davacının haksız ve kötüniyetli olarak davalının mağdur olmasını amaçladığını savunarak davanın reddini istemiştir. Mahkemece; davanın kısmen kabulüyle yoksulluk nafakasının aylık 700,00 TL'ye indirilmesine karar verilmiş, hükmün süresi içerisinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Dairemiz 09.12.2015 tarih ve 2015/13152 Esas, 2015/19985 Karar sayılı ilamı ile “davalı hakkında yapılan kolluk araştırmasında aylık 1.000,00 TL geliri olduğu, 500,00 TL kira ödediği, ticaret sicili kayıtlarına göre şirkette ortaklık payı bulunduğu, davacının ise şirket ortaklığının bulunduğu, aylık 2.000,00 TL gelirinin olduğu, 1.000,00 TL kira ödediği, şirket adına kayıtlı bir aracın bulunduğu tespit edilmiştir. Tarafların sosyal ve ekonomik durumları, ihtiyaçları ve harcamaları dikkate alındığında, yasal düzenlemeler ve Yargıtay İçtihatları doğrultusunda davalı kadın hakkında hükmedilen yoksulluk nafakasında indirim yapılması gerekli ise de, davalı hakkında mahkemece yapılan indirimin az olması sebebiyle hakkaniyete uygun bulunmamıştır. O halde, mahkemece tarafların sosyal ve ekonomik durumları gözetilip, nafaka takdir edilirken taraflar arasında mevcut olan denge durumu da dikkate alınarak, TMK'nun 4. maddesinde vurgulan hakkaniyet ilkesi gereğince nafaka miktarının daha fazla oranda indirilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirmeyle az oranda yoksulluk nafakasında indirime gidilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.” gerekçeleriyle bozulmuş; mahkemece bozmaya uyularak yapılan yargılama sonucunda; nafakanın kaldırılmasına dair talebin reddi ile, 1. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 2013/547 Esas Sayılı ilamı ile 30.05.2014 tarihinde kesinleşen 1.000,00-TL nafakanın 500,00-TL indirilerek 500,00-TL olarak devamına karar verilmiş, karar süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Dava, yoksulluk nafakasının kaldırılması istemine ilişkindir. 1-) Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, davacının sair temyiz itirazları yerinde değildir. 2-) 28.11.1956 tarih ve 15/15 Sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararına göre, nafakanın artırılması, kaldırılması veya nafakaya hükmedilmesine dair istemlerin kabulünde, dava tarihinden itibaren geçerli olmak üzere karar verilmesi gerekir. Buna göre, mahkemece davaya konu talebin kısmen kabulüne karar verilirken, nafakaya dava tarihten itibaren hükmetmek gerekirken; nafakanın başlangıç tarihinin hükümde gösterilmemiş olması doğru görülmemiştir
T.C. YARGITAY 3. HUKUK DAİRESİ E. 2016/16234 K. 2017/4940
Yoksulluk Nafakasının Kaldırılması ( Kararın Kesinleştiği Tarihten 38 Gün Sonra Açıldığı - Sözkonusu Tarihler Arasında Tarafların Sosyo Ekonomik Koşullarında Nafakanın Kaldırılması veya Azaltılmasını Gerektirir Düzeyde Bir Değişiklik Olmadığı )
Davacı; davalı ile Kdz/Ereğli 2.Asliye Hukuk Mahkemesinin 2009/467 Esas- 2009/510 Karar sayılı ilamı ile boşandıklarını, aynı mahkemenin 2010/635 Esas-2010/659 Karar sayılı ilamıyla davalı lehine aylık 1.000 TL yoksulluk nafakasına hükmedildiğini, davalının çalıştığını, işyeri sahibi olduğunu, sosyal ve ekonomik durumunun gayet iyi olduğunu, bu nedenlerle yoksulluk nafakasının kaldırılmasına, olmadığı taktirde 100 TL'ye .indirilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı duruşmadaki beyanında; açılan davayı kabul etmediğini, her ne kadar Medikal şirketi var ise de, şirketinin iflas aşamasında olduğunu, almış olduğu nafaka dışında herhangi bir gelirinin bulunmadığını, 2 çocuğunun olduğunu beyan etmiştir. Mahkeme; davalı lehine takdir edilen aylık 1.000,00 TL yoksulluk nafakasının dava tarihinden itibaren aylık 500,00 TL'ye düşürülmesine, fazlaya ilişkin talebin reddi cihetine gitmiştir. TMK.nun 176.maddesi uyarınca yoksulluğun ortadan kalkması halinde mahkemece nafaka kaldırılabileceği gibi, tarafların mali durumunun değişmesi veya hakkaniyetin gerektirdiği hallerde iradın kaldırılması veya azaltılmasına da karar verilebilir. Karadeniz Ereğli 2.Asliye Hukuk Mahkemesinin 2010/635 Esas sayılı yargılama dosyasında; davacı K. Ç. tarafından, E. Ç. aleyhine açılan aylık 1.000,00 TL istemli yoksulluk nafakası davasında; davalı E. Ç.'ın davayı kabulu üzerine, 22.11.2010 tarihinde davanın kabulu cihetine gidildiği, sözkonusu mahkeme kararının 22.11.2011 tarihinde kesinleştiği anlaşılmıştır. Yargılama konusu yoksulluk nafakasının kaldırılması; olmadığı takdirde 100,00 TL'ye indirilmesi istemini içerir dava ise yoksulluk nafakası kararının kesinleştiği tarihten 38 gün sonra ( 30.12.2011 ) de açılmıştır; sözkonusu tarihler arasında tarafların sosyo ekonomik koşullarında 4721 sayılı TMK md. 176 da sayılan nafakanın kaldırılması ve ya azaltılmasını gerektirir düzeyde bir değişiklik olmamıştır.
T.C. YARGITAY 3. HUKUK DAİRESİ E. 2013/7910 K. 2013/9413
Yardım Ve İştirak Nafakalarının Kaldırılması Talebi ( Anne Yanında Barınması Ve Reşit Olması Hiçbir Geliri Ve Malvarlığı Olmayan Çocuğa Ödenen Yardım Nafakasının Kaldırılması İçin Yeterli Kabul Edilemeyeceği )
Davada, reşit çocuk Rabia'ya bağlanan yardım nafakasının ve diğer çocuk Kenan'a bağlanan iştirak nafakasının ( reşit olması nedeniyle ) kaldırılması talep edilmiş, k. dava dilekçesinde ise davalı-k. davacı Rabia, yardım nafakasının 75.000.000.- TL'den 200.000.000.- TL' ye yükseltilmesini talep etmiştir. Mahkemece nafakaların kaldırılmasına dair davacının davasının kabulüne, yardım nafakasının artırılmasına dair karşı davanın reddine karar verilmiş, hüküm davalı-k. davacı Rabia tarafından temyiz edilmiştir. Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, davalı-k. davacı Rabia'nın sair temyiz itirazları yerinde değildir. Ancak, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 364. maddesine göre; "Herkes, yardım etmediği takdirde yoksulluğa düşecek olan üstsoyu ve altsoyu ile kardeşlerine nafaka vermekle yükümlüdür." Yine aynı kanunun 365. maddesinin 2. fıkrasında; "Dava, davacının geçinmesi için gerekli ve karşı tarafın mali gücüne uygun bir yardım isteminden ibarettir." düzenlemesi yer almıştır. Hukuk Genel Kurulu'nun 07.10.1998 gün ve 1998/656-688 sayılı ilamında da: "...yeme, giyinme, barınma, sağlık, ulaşım, kültür ( eğitim ) gibi bireyin maddi varlığını geliştirmek için zorunlu ve gerekli görülen harcamaları karşılayacak düzeyde geliri olmayanların..." yoksul kabul edilmesi gerektiği vurgulanmıştır. Somut olayda; her ne kadar davacı reşit ve çalışabilir konumda ise de, davanın açıldığı tarih itibariyle işsiz olduğu sabittir. Günün ekonomik koşulları dikkate alındığında da davacının iş bulma imkanı oldukça güçtür. Davacının annesi yanında kalması, onu sadece barınma ihtiyacından kurtarır. Davalı babanın hiçbir malvarlığı ve geliri bulunmayan kız çocuğuna uygun bir miktarda yardımda bulunması kanunun lafzına ve amacına uygun olduğu gibi, hakkaniyet de bunu icabettirir. Açıklanan nedenlerle, davalının reşit kızı Rabia aleyhine açtığı yardım nafakasının kaldırılmasına ilişkin davanın reddi gerekirken kabulü doğru görülmemiştir.
T.C. YARGITAY 3. HUKUK DAİRESİ E. 2005/7985 K. 2005/8310
Yoksulluk Nafakasının Kaldırılması, Yeniden Evlenmek Veya Fiilen Evliymiş Gibi Yaşamak Nafakanın Kaldırılması Nedeni Olduğu
Davada, davalının başka bir kişi ile imam nikahı ile evlenerek o Şahıstan çocuk sahibi 01duğu ileri sürülerek yoksulluk ve iştirak ( 220.YTL ) nafakasının kaldırılması talep edilmiş, mahkemece, davanın reddi cihetine gidilmiş, hüküm davacı tarafından temyiz edilmiştir. Davacı tarafından ileri sürülen sebepler iştirak nafakasının kaldırılmasını gerektirmediğinden mahkemece, iştirak nafakasının kaldırılması davasının reddine karar verilmesinde usule aykırılık görülmemiştir. Ancak, Türk Medeni Kanunu'nun 175. maddesinde; boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek eş, kusuru daha ağır olmamak şartıyla geçimi için diğer eşten mali gücü oranında süresiz olarak nafaka isteyebilir" hükmü getirilmiştir. T.M.K.'nun 176. maddesinde ise irat biçiminde ödenmesine karar verilen nafaka veya maddi tazminatın alacaklı, tarafın yeniden evlenmesi veya taraflardan birinin ölümü halinde kendiliğinden kalkacağı; alacaklı tarafın evlenme olmaksızın fiilen evliymiş gibi yaşaması veya yoksulluğun ortadan kalkması ya da haysiyetsiz hayat sürmesi halinde mahkeme kararıyla kaldırılacağı hükme bağlanmıştır. Somut olayda; davacı tarafından iddiaların ispatı hususunda tanık deliline dayanılmış olmakla birlikte tanıkların müspet-menfi bilgileri sorulmamış, dava dilekçesinde ileri sürülen olaylar hakkında bilgileri sorulmamıştır.Kaldı ki, davalının nüfus kaydı celbedilerek boşanma kararından sonra çocuğu olup-olmadığı da araştırılmamıştır. Mahkemece, eksik inceleme sonucunda yazılı olduğu şekilde davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir.
T.C. Yargıtay 3. Hukuk Dairesi E. 2005/10743 K. 2005/9503
Yoksulluk Nafakasının Kaldırılması Alacaklı Tarafın Evlilik Olmaksızın Fiilen Evliymiş Gibi Yaşaması Yoksulluğun
Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre davacının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir. Medeni Kanunun 175. maddesinde; "boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek eş, kusuru daha ağır olmamak şartıyla geçimi için diğer eşten mali gücü oranında süresiz olarak nafaka isteyebilir" hükmü getirilmiştir. Türk Medeni Kanununun 176 ncı maddesinde ise irat biçiminde ödenmesine karar verilen nafaka veya maddi tazminatın, alacaklı tarafın yeniden evlenmesi, taraflardan birinin ölümü halinde kendiliğinden kalkacağı, alacaklı tarafın evlenme olmaksızın fiilen evliymiş gibi yaşaması, yoksulluğun ortadan kalkması ya da haysiyetsiz hayat sürmesi halinde mahkeme kararıyla kaldırılacağı hükme bağlanmıştır. Davalı kadının davacıdan boşandıktan sonra başka bir kişi ile evlenme olmaksızın fiilen evliymiş gibi birlikte yaşadığı anlaşıldığından, yoksulluk nafakasının kaldırılması talebinin kabulü gerekirken, yanılgılı değerlendirme sonucu reddi yönünde hüküm kurulması doğru bulunmamıştır.
T.C. YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ E. 2011/7688 K. 2011/8070
Alacaklı Tarafın Yeniden Evlenmesi Ya Da Taraflardan Birinin Ölümü Halinde Kendiliğinden Kalkar; Alacaklı Tarafın Evlenme Olmaksızın Fiilen Evliymiş Gibi Yaşaması
Dosyadaki yazılara, bozmaya uygun işlem ve araştırma yapılmış olmasına, delillerin takdirinde bir yanlışlık bulunmamasına göre davacının velayetin değiştirilmesi davasına yönelik temyiz itirazları yersizdir. Davacının yoksulluk nafakasının kaldırılması davasına yönelik temyiz itirazlarının incelenmesine gelince; İrat biçiminde ödenmesine karar verilen maddi tazminat veya nafaka, alacaklı tarafın yeniden evlenmesi ya da taraflardan birinin ölümü halinde kendiliğinden kalkar; alacaklı tarafın evlenme olmaksızın fiilen evliymiş gibi yaşaması, yoksulluğunun ortadan kalkması ya da haysiyetsiz hayat sürmesi halinde mahkeme kararıyla kaldırılır. ( TMK m.176/3 ) Davacı , davalının resmi nikah olmaksızın başka birisiyle birlikte yaşadığını ileri sürerek yoksulluk nafakasının mahkeme kararı ile kaldırılmasını istemiştir. Mahkemece, yargılamanın devamı sırasında 3.9.2014 tarihinde davalının evlendiği ve nafakanın kendiliğinden ortadan kalktığı gerekçe gösterilerek, karar verilmesine yer olmadığına hükmedilmiştir. Dava 23.9.2013 günü açılmış, davalı 3.9.2014 tarihinde yeniden evlenmiştir. Toplanan deliller davanın açıldığı tarih itibariyle değerlendirilerek, davalının başkası ile yaşadığı kanıtlandığı takdirde dava tarihi itibarıyla yoksulluk nafakasının kaldırılması koşullarının oluşup oluşmadığı yönünde bir karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm tesisi bozmayı gerektirmiştir.
T.C. YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ E. 2016/6449 K. 2016/9164
NAFAKA ALACAKLISININ İŞE BAŞLAMASI (Geçici İşlerde Çalışmanın Yoksulluk Nafakasının Kaldırılmasını Gerektirmeyeceği
Yoksulluk durumu; günün ekonomik koşulları ile tarafların sosyal ve ekonomik durumları ve yaşam tarzları birlikte değerlendirilerek takdir edilmelidir. Yoksulluk nafakasının kaldırılması talebi, azaltılması talebini de içermekte olup, bu durum nafakanın miktarını tayinde ve indirilmesinde etken olarak dikkate alınmalıdır. Dosyadaki bilgi ve belgelerden; tarafların . karar sayılı ilamı ile anlaşmalı olarak boşandıkları, davalı için 500 TL yoksulluk nafakasına hükmedildiği ve kararın 25/06/2012 tarihinde kesinleştiği; davacının sanayi sitesinde kendi işinde oto tamiri yaptığı, aylık 2.500 TL geliri olduğu, 550 TL kira ödediği, yeniden evlendiği ve bir çocuğunun daha olduğu; davalının ise fabrikada işçi olarak çalıştığı, . kayıtlarına göre 2.271 TL maaşı olduğu, boşandığı davacıdan toplam 1500 TL yoksulluk ve iştirak nafakası aldığı, kira ödemediği, annesinin yanında yaşadığı anlaşılmaktadır. Her ne kadar mahkemece; davalı kadının N... isimli bir serum fabrikasında sigortalı olarak işe başladığı, iki yıldır bu şirkette çalıştığı, . kayıtlarına göre en son aldığı ücretin 2.271,87 TL olduğu, almış olduğu ücretin asgari ücretin çok üstünde bulunduğu ve çalışması sebebiyle davalının yoksulluğunun ortadan kalktığı sabit olduğu gerekçe gösterilerek davalı lehine hükmedilen yoksulluk nafakasının kaldırılmasına karar verilmiş ise de; davalının çalışmaya başladığı iş, her an için sona erdirilebilecek bir iş olup, sabit ve güvenceli bir iş değildir. Nitekim davalının söz konusu işte sigortalı olarak çalışmakta olduğu dosya kapsamına yansıyan belgeler ile sabittir. Geçici işlerde çalışmak yoksulluk nafakasının kaldırılmasını gerektirmez. Davalının günümüz ekonomik koşullarında aldığı nafaka ile geçinmesi mümkün olmadığına göre; işe girip çalışması zorunluluk arzetmektedir. Hal böyle olunca mahkemece; davalının çalıştığı işin sabit ve güvenceli bir iş olmadığı ve her an için sona erdirilebileceği de dikkate alınmak suretiyle, elde ettiği gelirin yoksulluk durumunu ortadan kaldırmayacağı ancak çoğun içinde az da vardır kuralı gereğince, nafakanın kaldırılması isteminin aynı zamanda nafakanın azaltılması istemini de kapsadığı ve davalının aylık düzenli olarak elde ettiği gelirin mali durumunu olumlu yönde değiştirdiği göz önünde bulundurularak, nafaka miktarında indirim yapılması hususu üzerinde durularak bir karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde yoksulluk nafakasının kaldırılmasına karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirmiştir.
T.C. Yargıtay 3. Hukuk Dairesi E. 2016/9901 K. 2017/386
Asgari Ücret İle Çalışma Yoksulluğu Ortadan Kaldırmayacağı ( Yoksulluk Nafakasının Kaldırılması İstemi - Günümüz Ekonomik Koşullarında Nafaka İle Geçinme Mümkün Olmadığına Göre Davalının İşe Girip Çalışması Zorunluluk Arzettiği/Kaldırma Talebi Azaltma Talebini de İçermekte Olup Mahkemece Sonucuna Uygun Karar Verileceği
Yargıtay'ın yerleşik kararlarında da; “asgari ücret seviyesinde gelire sahip olunması” yoksulluk nafakasının bağlanmasını olanaksız kılan bir olgu olarak kabul edilmemektedir. ( H.G.K 07.10.1998 gün ve 1998/2-656-688 sayılı kararı, 26.12.2001 gün ve 2001/2-1158-1185 sayılı kararı, 01.08.2002 gün ve 2002/2-397-339 sayılı kararı, 28.02.2007 gün ve 2007/3-84-95 sayılı kararı ). Ancak kaldırma talebi azaltma talebinin de içermekte olup, bu durum nafaka miktarının indirilmesinde etken olarak dikkate alınmalıdır. Yoksulluk durumu, günün ekonomik koşulları ile birlikte tarafların sosyal ve ekonomik durumları ve yaşam tarzları değerlendirilerek takdir edilmelidir. Yoksulluk nafakası ahlaki ve sosyal düşüncelere dayanır. Onun içindir ki; bilimsel öğretide, evlilik birliğinde eşler arasında geçerli olan dayanışma ve yardımlaşma yükümlülüğünün, evlilik birliğinin sona ermesinden sonra da kısmen devamı niteliğinde olduğu belirtilmektedir. ( Akıntürk Turgut : Aile Hukuku 2. Cilt İstanbul 2002.8.294 ) Adana 4.Aile Mahkemesinin 2011/519 Esas 2012/287 Karar sayılı kararı ile tarafların boşanmalarına ve davalı lehine aylık 300 TL yoksulluk nafakasına karar verilmiştir. Somut olayımızda, davalı kadın boşanma sırasında bir işte çalışmamaktadır. Kendisine aylık 300 TL yoksulluk nafakası bağlanmıştır. Davalının çalışmaya başladığı iş, her an için sona erdirilebilecek bir iş olup, sabit ve güvenceli bir iş değildir. Geçici işlerde çalışmak yoksulluk nafakasının kaldırılmasını gerektirmez. Boşanmadan sonra SGK'lı işe girmiştir.Günümüz ekonomik koşullarında aldığı nafaka ile geçinmesi mümkün olmadığına göre; işe girip çalışması zorunluluk arzetmektedir. O halde;mahkemece, asgari ücretin yoksulluğu ortadan kaldırmayacağı, kaldırma talebi azaltma talebini içermekte olup, bu durumun nafaka miktarının indirilmesinde etken olarak dikkate alınacağı da değerlendirilerek, sonucuna uygun bir karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde yoksulluk nafakasının kaldırılmasına karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır .
T.C. YARGITAY 3. HUKUK DAİRESİ E. 2015/9825 K. 2015/13574
İşten Çıkarılması Sonrası Nafakanın Kaldırılması
Davacı, davalıdan 2008 yılında boşandığını, davalıya aylık 1.000 TL yoksulluk nafakası bağlandığını, ancak boşanmadan sonra işten çıkarılması sebebiyle maddi durumunun kötüleştiğini öne sürerek, nafakanın kaldırılmasını veya 150 TL'ye düşürülmesini istemiştir. Davalı, davanın reddini istemiştir. Mahkemece, davanın kısmen kabulüyle yoksulluk nafakasının aylık 700 TL'ye düşürülmesine karar verilmiş, hüküm davalı tarafından temyiz edilmiştir. T.M.K.nun 176. maddesine göre; yoksulluğun ortadan kalkması halinde mahkemece nafaka kaldırılabileceği gibi, tarafların mali durumlarının değişmesi veya hakkaniyetin gerektirdiği hallerde iradın artırılması veya azaltılmasına da karar verilebilir. Somut olayda, dosyadaki bilgi ve belgelerden, tarafların 4.3.2008 tarihli kararla anlaşmalı olarak boşandıkları, davacının davalıya aylık 1.000 TL yoksulluk nafakası ödemeyi taahhüt ettiği, davalının ev hanımı olup, herhangi bir gelirinin bulunmadığı, davacının işinden 30.6.2011 tarihinde ayrıldığı ve 30.000 usd ihbar ve kıdem tazminatı aldığı anlaşılmaktadır. Tarafların gerçekleşen sosyal ve ekonomik durumları, nafakanın niteliği nazara alındığında; nafakadan mahkemece yapılan indirim miktarı fazla olup, T.M.K.nun 4. maddesinde vurgulanan hakkaniyet ilkesine uygun bulunmamış, bu husus bozmayı gerektirmiştir.
T.C. YARGITAY 3. HUKUK DAİRESİ E. 2013/18110 K. 2014/2573
Davacının İşten Ayrılması Nafakanın Kaldırılması
Davada, davacının işinden ayrılması nedeniyle işsiz kaldığı gerekçesiyle anlaşmalı boşanma davasında hüküm altına alınmış olan iştirak nafakasının kaldırılması yada indirilmesi istenilmektedir. Somut olayda ise; tarafların 22.12.2012 tarihinde anlaşmalı şekilde boşandıkları, müşterek çocukların velayetinin davacıya bırakıldığı, davalı ve müşterek çocuklar lehine 200'er TL yoksulluk ve iştirak nafakası hükmolunduğu, kararın 11.04.2012 tarihinde kesinleştiği, müşterek çocuklardan 13.06.1998 doğumlu olan Furkan'ın 16 yaşını ikmal ettiği, okulu bırakarak gündelik işlerde çalıştığı, 27.08.2001 doğumlu M.F.'in ise 13 yaşını ikmal ettiği, 6. sınıf öğrencisi olduğu, davacının, gündelik işlerde çalıştığı, aylık kazancının 500 ila 600TL olduğu, evli olup, 350 TL kira giderinin bulunduğu; davalının ise okul sezonunda geçici hizmetli olarak, asgari ücretle çalıştığı, 20.06.2014 tarihinde işine son verildiği, iki(2) çocuğuyla birlikte yaşadığı, aylık 275TL kira giderinin bulunduğu anlaşılmaktadır. O halde, boşanma ile hükmolunan iştirak nafakasının kesinleştiği 11.04.2012 tarihi ile dava tarihi arasında yaklaşık iki(2) yıl süre geçmiş olduğu, bilgi ve belgelerden davacının sosyal ve ekonomik durumunda olağanüstü bir değişiklik olmadığı anlaşılmaktadır. Tam tersine boşanma sırasında küçük olan müşterek çocuklar büyümüş ve ihtiyaçları artmıştır. Boşanma davası sırasında boşanmanın temini amacı ile protokol hükümleri gereğince ödemeyi kabul eden babanın şimdi böyle bir dava açarak iştirak nafakasının indirilmesini istemesi usul ve yasaya aykırıdır. Açıklanan nedenlerle mahkemece, iştirak nafakasının indirilmesi isteminin reddine karar verilmesi gerekirken talebin kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiştir.
T.C. Yargıtay 3. Hukuk Dairesi E. 2015/3954 K. 2015/12100 T. 1.7.2015
İşten çıkarılması sonucu yoksulluk nafakasını ödeyemeyecek duruma düştüğünü
Mahkemece; davalının dava tarihinde ve halen sigortalı çalışmasının bulunduğu, asgari ücret seviyesinde gelir elde ettiği, buna karşılık davacının ekonomik durumunda olumlu bir gelişme olmadığı, bir otobüs firmasında çalıştığı sürece gelir elde edip ,çalışmadığı zamanlarda gelir elde etmediği gözönüne alındığında yoksulluk nafakasının kaldırılma koşullarının oluştuğu gerekçe gösterilerek davanın kabulüne karar verilmiş, hüküm süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Somut olayda; tarafların sosyal ve ekonomik durum araştırmalarından ve tanık beyanlarından davacının şoför olup iş bulduğu zaman çalışıp gelir elde ettiği, davalının ise aylık 700 TL ücretle bir bebek mağazasında sigortalı olarak çalıştığı anlaşılmaktadır. Ancak, mahkemece davalının sosyal ve ekonomik durumunun tespitine ilişkin olarak yeterli inceleme ve araştırma yapılmamış, elde ettiği gelirin aldığı yoksulluk nafakasının miktarı da gözetildiğinde davalıyı yoksulluktan kurtaracak düzeyde olup olmadığı net bir şekilde tespit edilmemiş ve davalı lehine boşanma neticesinde hükmedilen yoksulluk nafakasının kaldırılması yoluna gidilmiştir. Hal böyle olunca; mahkemece, davalının ekonomik ve sosyal durumu etraflıca araştırılıp davalının yoksulluğunun ortadan kalkıp kalkmadığının belirlenmesi, yoksulluğu ortadan kaldıracak düzeyde geliri olmadığının tespit edilmesi halinde, nafakada (çoğun içinde az da vardır ilkesi gereğince) uygun bir miktar indirime karar verilmesi gerekirken, eksik araştırma ve inceleme sonucu nafakanın kaldırılmasına karar verilmiş olması hususu hükmün bozulmasını gerektirmiştir.
T.C. Yargıtay 3. Hukuk Dairesi E.
2015/4274 K. 2015/11656 T. 23.6.2015