Trafik kazası sonucu ortaya çıkan zararların tazmini, kaza neticesinde meydana gelen maddi kayıpların yanı sıra, mağdurun yaşadığı manevi sıkıntıların da giderilmesi amacıyla düzenlenmiştir. Trafik kazası, araç kullanımı sırasında meydana gelen, sürücü hatası, yol koşulları, teknik arızalar veya üçüncü şahıs kusurları gibi çok sayıda etkenin bir araya gelmesiyle gerçekleşebilir. Hukuki açıdan bakıldığında, trafik kazası nedeniyle tazminat talebinde bulunulabilmesi için, kaza anına ilişkin net ve kesin delillerin, tanık beyanlarının, trafik kayıtlarının ve varsa video görüntülerinin mahkemeye sunulması gerekmektedir. Kaza sonucunda ölen veya yaralanan kişilerin aileleri, mağdurun kendisi ya da sigorta şirketleri, uğradıkları zararların giderilmesi için yetkili mercilere başvuruda bulunarak, hukuki sürecin başlatılmasını sağlayabilir. Bu süreçte, davacı tarafın uğradığı maddi zararlar (tedavi masrafları, iş gücü kaybı, bakım ve tedavi giderleri) ve manevi zararlar (acı, ıstırap, psikolojik etkiler) ayrıntılı raporlar ve belgeler eşliğinde ispat edilmelidir.
Trafik kazası sonucu zarar gören kişiler, kaza sonucunda maddi ve manevi zarara uğramış olan mağdurlar veya bu mağdurların yasal temsilcileri aracılığıyla tazminat davası açma hakkına sahiptir. Bu hak, kaza anında doğrudan yaralanan ya da hayatını kaybeden kişiler için geçerli olduğu gibi, kaza sonucunda maddi zarara uğrayan ya da gelecekte iş gücü kaybı yaşayacak kişiler için de uygulanır. Özellikle, kazada hayatını kaybeden kişinin yakınları (eş, çocuklar, ebeveynler) manevi tazminat taleplerinde bulunabilirken; yaralanan kişinin uzun süreli tedavi masrafları ve iş gücü kaybı gibi durumlar, maddi tazminat taleplerine konu olur. Davanın açılabilmesi için, mağdurun veya hak sahiplerinin, kaza sonrası oluşan zararlarını objektif ve ayrıntılı biçimde belgeleyen tıbbi raporlar, gelir kaybı hesaplamaları, hastane faturaları, uzman görüşleri ve tanık ifadeleri gibi somut deliller sunması gerekmektedir.
Trafik kazası tazminat davaları, kaza anında kusurlu olan ya da kusurları oranında sorumluluk taşıyan gerçek veya tüzel kişilere karşı açılır. Davanın konusu, kaza sırasında zarar gören kişinin uğradığı zararların giderilmesidir. Bu bağlamda, trafik kazasında kusur oranının belirlenmesi kritik bir öneme sahiptir; çünkü kusurun derecesi, taraflar arasında tazminatın ne kadar ödeneceğini etkiler. Sigorta şirketleri de, trafik kazalarında genellikle davanın karşı tarafı olarak yer alır; ancak, kusur oranının tartışmalı olduğu durumlarda, doğrudan kazaya karışan diğer sürücüler veya üçüncü şahıslar da dava konusu olabilir. Mahkeme, sunulan deliller ışığında, kazanın meydana geliş biçimini, tarafların kusur oranlarını ve gerçekleşen zararları değerlendirerek, hangi tarafa ne kadar sorumluluk yüklenmesi gerektiğine dair karar verir.
Trafik kazalarında meydana gelen zararların büyük bir kısmı, zorunlu trafik sigortası kapsamında değerlendirilir. Sigorta poliçeleri, kaza anında ortaya çıkan maddi zararların belirli oranlarda karşılanmasını öngörür. Ancak, sigorta şirketlerine yapılan başvurular belirli usul ve esaslara bağlıdır. Sigortalı taraf, kaza sonrası sigorta şirketine başvuru yaparken, hasar tespit raporları, kaza tutanağı, tıbbi raporlar ve diğer gerekli belgelerle birlikte eksiksiz bir başvuru dosyası hazırlamak zorundadır. Sigorta şirketi, başvuruyu inceledikten sonra, söz konusu zararların poliçe kapsamında olup olmadığını ve tazminatın ne kadar ödeneceğini belirler. Zaman zaman, sigorta şirketleri, zararın eksik ödenmesi veya ödenmeyen kısımlarla ilgili itirazlara neden olabilmekte, bu durumda mağdur, doğrudan mahkemeye başvurarak haklarını aramaya devam edebilmektedir.
Trafik kazası tazminat davalarında, mahkemeye gitmeden önce arabuluculuk sürecinin işletilmesi de mümkündür. Arabuluculuk, taraflar arasında doğrudan müzakere yoluyla, mahkemeye gitmeden önce anlaşmazlıkların çözülmesini hedefleyen alternatif bir çözüm yöntemidir. Arabuluculuk sürecinde, taraflar, bağımsız ve tarafsız bir arabulucu eşliğinde, kaza sonucu ortaya çıkan zararların tazmini hususunda uzlaşma yoluna gitmeye çalışır. Bu süreç, hem zamandan tasarruf sağlamakta hem de dava masraflarını azaltmaktadır. Ancak, taraflardan birinin uzlaşmayı kabul etmemesi veya arabuluculuk sürecinde sağlıklı bir iletişimin kurulamadığı durumlarda, dava süreci mahkemeye taşınmak zorunda kalır. Arabuluculuk, tarafların haklarını korumaya yönelik bir alternatif çözüm yöntemi olarak, özellikle uzun ve karmaşık davalarda tercih edilmektedir.
Trafik kazası tazminat davalarının görülmesinde yetkili ve görevli mahkeme, kaza anının gerçekleştiği yer, tarafların ikametgah adresleri ve taşınmazın bulunduğu yer gibi etkenler göz önüne alınarak belirlenir. Türkiye’de bu tür davalar genellikle asliye hukuk mahkemelerinde veya sulh ceza hakimliklerinde görülür. Mahkemenin belirlenmesi, delillerin toplanması ve tarafların sunacağı beyanların titizlikle değerlendirilmesi açısından büyük önem taşır. Doğru mahkemenin seçilmesi, hem davanın seyrini hızlandırır hem de taraflar arasında adaletin sağlanmasına katkıda bulunur. Mahkeme, trafik kazası tazminat davalarında, kaza anındaki kusur oranlarını, zararların boyutunu ve ilgili diğer hususları dikkate alarak, taraflar arasında adil bir uzlaşmanın tesis edilmesine yönelik kararlar verir.
Trafik kazası tazminat davalarında, zararların tazmini için dava açma süresi (zamanaşımı süresi) son derece kritik bir husustur. Zamanaşımı süresi, kaza anından itibaren belirli bir süre içerisinde dava açılmadığı takdirde, mağdurun hak kaybına uğrayabileceğini öngörür. Bu süre, mevzuatta açıkça belirtilmiş olup, kaza sonrası mağdurun zararı öğrendiği veya öğrenmesi gereken tarihten itibaren işlemeye başlar. Ayrıca, bazı durumlarda hak düşürücü süreler de söz konusu olabilir; bu durum, mağdurun haklarını belirli süre zarfında talep etmemesi halinde, hakkının düşeceği anlamına gelir. Davanın zamanında açılması, mağdurun tüm zararlarının tazmin edilebilmesi açısından elzemdir. Avukatlar, dosyanın incelenmesi ve gerekli evrakların toplanması sürecinde, zamanaşımına ilişkin dikkatli bir takibin yapılmasını sağlamalıdır.
Trafik kazası tazminat davalarında, mağdurun uğradığı zararlar iki ana kategoriye ayrılır: maddi tazminat ve manevi tazminat.
Maddi tazminat, kaza sonucu ortaya çıkan doğrudan ekonomik kayıpları kapsar. Bu zararlar arasında, tedavi masrafları, hastane faturaları, rehabilitasyon giderleri, iş gücü kaybı ve gelecekteki gelir kaybı gibi unsurlar yer almaktadır. Maddi tazminatın hesaplanması, tarafların sunduğu belgeler ve uzman raporları doğrultusunda, gerçek piyasa koşullarına uygun olarak belirlenir.
Manevi tazminat ise, trafik kazası nedeniyle mağdurun yaşadığı ruhsal ve psikolojik sıkıntıların, ıstırapların, acı ve ıstırap duygusunun giderilmesi amacıyla talep edilir. Bu tazminat türü, maddi zararın aksine somut bir ölçü birimine dayanmamakla birlikte, mahkemenin takdir yetkisine bırakılan unsurlar arasında yer alır. Davada sunulacak psikolojik raporlar, tanık ifadeleri ve mağdurun yaşam kalitesinde meydana gelen azalmalar, manevi tazminat miktarının belirlenmesinde önemli rol oynar.
Trafik kazası tazminatının hesaplanması, kazanın meydana geliş biçimi, tarafların kusur oranı, mağdurun uğradığı zararların büyüklüğü ve gelecekte ortaya çıkabilecek ek zararlar göz önünde bulundurularak yapılır. Bu hesaplama süreci, genellikle uzman bilirkişi raporları ve piyasa analizleri eşliğinde gerçekleştirilir. Hem maddi hem de manevi zararların doğru biçimde tespit edilmesi, davanın nihai sonucunu doğrudan etkileyecek önemli bir aşamadır. Hesaplamanın objektif ve adil bir zeminde yapılabilmesi için, tüm belgelerin eksiksiz olarak sunulması, kaza anına ilişkin resmi raporların, sağlık raporlarının ve gelir kaybı hesaplamalarının titizlikle değerlendirilmesi gerekmektedir.
Kaza anında hangi tarafın hangi oranda kusurlu olduğunun belirlenmesi, tazminat miktarının saptanmasında kritik bir rol oynar. Kusur tespiti, kaza tutanağı, tanık ifadeleri, güvenlik kamera kayıtları, polis raporları ve trafik ekspertiz raporları gibi çok sayıda delilin incelenmesiyle yapılır. Mahkeme, bu delilleri değerlendirerek, taraflar arasındaki kusur oranını belirler ve tazminatın hangi oranda ödeneceğine dair karar verir. Kusur tespiti, hem maddi zararların hem de manevi tazminatın belirlenmesinde adaletin tesis edilmesi açısından elzemdir; bu nedenle, davacının delillerini titizlikle hazırlaması ve sunması gerekmektedir.
Trafik kazası sonucunda, hem tazminat davası hem de ceza davası açılabilmektedir. Ceza davası, kaza anında kusurlu davranışlarda bulunan sürücünün, trafik kurallarını ihlal ettiği ve kamu güvenliğini tehlikeye attığı iddiaları kapsamında açılır. Ceza davasında, savcılık makamı tarafından yürütülen soruşturma ve kovuşturma sonucunda, ilgili kişinin cezai sorumluluğu tespit edilmeye çalışılır. Ceza davası, tazminat davasıyla paralel olarak ilerleyebilmekte olup, taraflar arasında maddi zararların yanı sıra cezai yaptırımların da uygulanması amacıyla yürütülür. Bu iki dava türü arasındaki ilişki, kazanın gerçekleştiği koşullara, kusur oranına ve sunulan delillere bağlı olarak değişiklik gösterebilir.
Trafik kazası tazminat davalarında, kusur oranının belirlenmesi, taraflar arasında ödenecek tazminat miktarının adil bir biçimde hesaplanabilmesi açısından hayati önem taşır. Mahkeme, kaza anındaki olayların seyrini, tarafların davranışlarını ve trafik kurallarına uyumlarını değerlendirerek, hangi tarafın ne oranda sorumluluk taşıdığını ortaya koyar. Bu husus, kazanın taraflar arasında nasıl bir zarar dağılımına yol açacağı ve ödenecek tazminatın ne kadar olacağı konusunda belirleyici rol oynar. Kusur oranının belirlenmesi sürecinde, tüm resmi raporlar, tanık ifadeleri ve uzman bilirkişi raporları dikkate alınır; tarafların kusur oranına ilişkin itirazları ve savunmaları ise, mahkemenin takdir yetkisi çerçevesinde değerlendirilir.
Dava, haksız eylemden kaynaklanan tazminat istemine ilişkindir. Yukarıda yapılan özetten de anlaşılacağı üzere, davacı tarafından satılan yumurtaların yüklendiği kamyona davalıların işleteni ve sürücüsü bulundukları aracın arkadan çarpmasıyla trafik kazası meydana geldiği sabit olup, mahkemece, zaten yumurtaların gerekli şekilde muhafaza edilmediğinden kaza anı öncesi itibariyle dahi ekonomik değer taşımadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Oysa; davacı tarafından dava dışı müşterisi adına tanzim olunan 26.8.2008 tarihli faturaya dair olarak alıcısına teslim edilmek üzere kamyona yüklenen yumurtaların alıcısı açısından fatura bedeli olan 23.985,00 TL tutarında bir ekonomik değer taşıdığında kuşku bulunmayıp, davaya konu trafik kazası meydana gelmemiş olsaydı bu satış işleminden davacının kazanç sağlayacağı da açıktır. Bu itibarla mahkemece, trafik kazası sonucu hasarlanan emtia değerinin belirlenerek haksız eylem faili davalılardan tahsiline karar verilmek gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi yerinde görülmediğinden kararın bu sebeple davacı yararına bozulması gerekmiştir.
T.C. Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 2012/2126 Esas 2012/4016 Karar
Türk Ticaret Kanununun 1483 ve devamı maddelerinde “zorunlu sorumluluk sigortalar” düzenlenmiştir. Bir hukuki işlemin veya fiilin TTK' nın kapsamında kaldığının kabul edilmesi için yasanın amacı içerisinde yukarıda tanımları verilen bu kanunda düzenlenen hususlarla bir ticari işletmeyi ilgilendiren bir hukuki işlemin veya fiilin olması gerekir. Somut olayda, talebin trafik kazası nedeniyle bir miktar destekten yoksun kalma tazminatın sigorta şirketinden tahsili istemine ilişkin olduğu, davanın, Türk Ticaret Kanunun 1483 vd. maddelerinde sayılan hususlardan olduğu anlaşılmaktadır. Bu durumda uyuşmazlığın Ticaret Mahkemesinde görülüp, sonuçlandırılması gerekmektedir.
T.C. Yargıtay 17. Hukuk Dairesi 2013/8520 Esas 2013/10669 Karar
Desteğin motosiklete kasksız olarak binmiş olması halinde 6098 Sayılı BK'nın 52. maddesi uyarınca zarar görenin müterafik kusuru kabul edilmeli ve bu sebeple de belirlenecek kusur oranında bir indirim yapılması zorunludur. Bu itibarla somut olayda yukarda anılan kanun maddesi gereğince tazminattan indirim yapılmasının gerekip gerekmediği hususunun tartışıldıktan sonra bir karar verilmesi gerekirken, bu hususun karar yerinde değerlendirilmemiş olması bozmayı gerektirmiştir. Hatır üzerine yapılan işler bir menfaat karşılığı olmadığı cihetle, bu gibi yapılan işlerde ve zarar görenin müterafik kusurunun tespiti halinde 6098 Sayılı Kanunu'nun 51. maddesi uyarınca tazminattan uygun bir indirim yapılması, gerek öğretide gerekse Yargıtay İçtihatlarında benimsenmiş ve yerleşmiş bulunmaktadır. Bu itibarla, davalının savunmaları üzerinde durularak, ceza mahkemesi dosyası da değerlendirilerek, mahkemece dava dışı şahsın sürücüsü olduğu aracın halatla bağlı olan desteğin bulunduğu motorsikletin çekilmesi sırasında meydana gelen trafik kazası sonucu desteğin vefat etmesi olayında yapılan işin hatır için olup olmadığı, tarafların yakınlığı, varsa hatır için yapılan işin kimin arzusu ve ne amaçla yapıldığı, hususları araştırılarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken açıklanan hususlar araştırılmadan karar verilmesi usul ve yasaya aykırı görülmüştür. Hakim, tazminattan mutlaka indirme yapmak zorunda değilse de bunun dahi gerekçesini kararında tartışması ve nedenlerini göstermesi gerekir. Mahkemece bu husus gözardı edilerek yazılı olduğu şekilde eksik inceleme ile karar tesisi doğru görülmemiştir.
T.C. Yargıtay 17. Hukuk Dairesi 2014/24006 Esas 2016/6479 Karar
tarafından ZMSS poliçesi ile teminat altına alınan aracın karıştığı trafik kazası sonucu yaralanan davacı sürücünün sürekli iş göremezlik tazminatı ve geçici bakıcı gideri tazminatı talebine ilişkindir. Tarafların iddia, savunma ve dayandıkları belgelere, uyuşmazlığın hukuki nitelendirilmesi ile uygulanması gereken hukuk kurallarına, dava şartlarına, yargılamaya hâkim olan ilkelere, ispat kurallarına ve temyiz olunan kararda belirtilen gerekçelere, başvurunun usulüne uygun olmasına, maluliyet raporunun mevzuata uygun düzenlenmesine, davalının geçici bakıcı gideri tazminatından poliçe teminatı kapsamında sorumlu olmasına, kazanın iş kazası niteliğinde olmamasına, tazminat hesabının doğru olmasına, davacının müterafik kusurlu olduğuna ilişkin somut delil bulunmamasına göre davalı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde görülmemiştir. Davaya konu trafik kazasına ilişkin kaza tespit tutanağında davacı sürücü ve davalıya sigortalı karşı aracın sürücüsünün her ikisinin de kazanın meydana gelmesinde kusurlu olduğunun belirtildiği, Uyuşmazlık Hakem Heyeti ara kararı ile davalının % 100 kusurdan sorumlu olduğunun kabulüyle zararın hesap edilmesine karar verildiği, davalı vekilinin kusura yönelik itirazları doğrultusunda da kusur raporu alınmadan hüküm tesis edildiği anlaşılmaktadır. Dosyanın incelenmesinde, davaya konu 07.12.2019 tarihli trafik kazası nedeniyle Karşıyaka Cumhuriyet Başsavcılığınca 2020/4134 Sayılı soruşturmanın yapıldığı, anılan Başsavcılıkça yürütülen soruşturmanın neticesinde 2021/299 Sayılı iddianamenin düzenlendiği anlaşılmış olup, ceza davasının sonucu dosya kapsamındaki belgelerden tespit edilmemiştir. O halde, İtiraz Hakem Heyetince, ceza soruşturma dosyası ve varsa ceza mahkemesi dosyası da, dosya içerisine alınarak, dosyanın Adli Tıp Kurumu, İTÜ Kürsüsü veya Karayolları Genel Müdürlüğü Trafik Fen Heyeti gibi kurumlardan seçilecek konusunda uzman bilirkişi kuruluna tevdii ile kaza tespit tutanağı ve tüm dosya kapsamı ile oluş şekline göre olaydaki kusur oranlarının duraksamaya yer vermeyecek şekilde tespiti ve meydana gelebilecek çelişkilerin giderilmesi yönünden ayrıntılı, gerekçeli ve denetime açık rapor alınması, ondan sonra dosyadaki tüm deliller birlikte değerlendirilip varılacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken, eksik incelemeyle yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir. Kararın bu nedenle bozulması gerekmiştir.
T.C. Yargıtay 4. Hukuk Dairesi 2022/13521 Esas 2024/10347 Karar
Trafik kazası tazminat davaları, hem maddi hem de manevi zararların giderilmesi açısından son derece karmaşık ve çok boyutlu bir hukukî süreci temsil etmektedir. Kazanın meydana geliş şekli, tarafların kusur oranları, sigorta işlemleri, arabuluculuk başvuruları, yetkili mahkemede yürütülen davalar, zamanaşımı hususları ve tazminatın hesaplanması gibi pek çok unsurlar, davanın nihai sonucunu etkiler. Bu kapsamlı sürecin her aşamasında, davacının haklarını en iyi şekilde koruyabilmesi için eksiksiz belge toplaması, profesyonel hukuki destek alması ve tüm resmi prosedürlere titizlikle uyması elzemdir. Avukatlar, davanın her safhasında, tarafların mağduriyetinin giderilmesi, kusur oranlarının objektif olarak belirlenmesi ve adaletin sağlanması amacıyla, tüm detayları göz önünde bulundurarak titiz bir çalışma yürütürler. Böylelikle, trafik kazası sonucu oluşan zararların tam ve eksiksiz olarak tazmin edilmesi, mağdurların hem maddi hem de manevi anlamda yaralarının sarılması sağlanır.