Velayet, boşanma veya evlilik dışı durumlarda çocukların bakım, eğitim, sağlık ve genel yaşam koşullarının sağlanması amacıyla belirlenen ve mahkeme kararıyla düzenlenen bir kavramdır. Velayetin nezi, yani mevcut velayet düzenlemesinin, çocuğun menfaatlerine aykırı hale geldiği veya taraflardan birinin ihmal, kötüye kullanım veya suistimal nedeniyle çocuğun refahını tehlikeye attığı durumlarda, değiştirilmesi veya kaldırılması talebini ifade eder. Velayetin kaldırılması için, mevcut düzenlemenin çocuğun fiziksel, psikolojik ve sosyal gelişimini olumsuz etkilediğinin, mevcut velayet düzenlemesinin eksik veya hatalı olduğunun somut delillerle ispat edilmesi gerekmektedir. Bu deliller arasında, çocuğun yaşam koşullarındaki bozulmalar, ebeveynlerin sorumluluklarını yerine getirmemesi, aile içi şiddet, ihmal, maddi yetersizlik ve benzeri unsurlar yer almaktadır. Avukatlar, dava dosyasını hazırlarken, çocuğun en yüksek menfaatinin gözetilmesi ilkesini esas alır; bu nedenle, velayetin değiştirilmesi veya kaldırılması talebinde bulunacak taraf, mahkemeye sunacağı raporlar, uzman görüşleri, tanık beyanları ve diğer somut delillerle mevcut düzenlemenin yetersizliğini net bir biçimde ortaya koymalıdır. Velayetin kaldırılması talebinde bulunulması, çocuğun yaşam standardının yükseltilmesi, daha güvenli ve sağlıklı bir ortamın sağlanması ve mevcut düzenlemenin çocuğun gelişimine zarar verdiğinin tespit edilmesi esasına dayanır.
Velayetin değiştirilme nedenleri, tarafların durumlarında meydana gelen önemli değişikliklere veya mevcut velayet düzenlemesinin çocuğun menfaatlerine zarar verdiğini gösteren somut delillere dayanır. Mahkemeler, velayet düzenlemesinde aşağıdaki nedenlere itibar ederek değişiklik kararı verebilmektedir:
Bu nedenler ışığında, velayetin değiştirilmesi, çocuğun en yüksek yararının gözetilmesi esasına dayanır. Avukatlar, dava dosyasında tüm bu unsurları ayrıntılı olarak belgeleyerek, mahkemeye çocuğun mevcut düzenlemeden zarar gördüğünü kanıtlayacak deliller sunar.
Velayetin kötüye kullanılması, mevcut velayet düzenlemesinin, ebeveynler tarafından çocuğun yararına olmaksızın, şahsi çıkarlar, misilleme veya haksız avantaj sağlamak amacıyla kullanılmasıdır. Bu durum, örneğin, velayeti elinde bulunduran bir ebeveynin, çocuğun eğitim, sağlık ve sosyal yaşamını sınırlayarak, kendi çıkarlarına hizmet eden kararlar alması şeklinde kendini gösterebilir. Velayetin kötüye kullanılması, çocuğun psikolojik, sosyal ve maddi anlamda zarar görmesine yol açar. Mahkeme, velayetin kötüye kullanıldığını ispat etmek için, taraf beyanlarını, tanık ifadelerini, psikolojik raporları ve diğer somut delilleri titizlikle değerlendirir. Avukatlar, kötüye kullanıldığı iddiasını savunurken, mevcut velayet düzenlemesinin çocuğun gelişimini engellediğini, ebeveynin sorumluluklarını yerine getirmediğini ve çocuğun yaşam standardını düşürdüğünü kanıtlamak için kapsamlı dosyalar hazırlar. Bu tür durumlarda, mahkeme, velayet düzenlemesinin değiştirilmesi veya tamamen kaldırılması yönünde karar verebilir; çünkü kötüye kullanım, çocuğun en yüksek yararının gözetilmesi ilkesine aykırıdır.
Velayet davaları, tarafların ikametgah adresi, çocuğun yaşadığı yer, evlilik birliğinin kurulduğu yer ve ilgili diğer yasal kriterlere göre görevli ve yetkili mahkemede görülür. Türkiye’de velayet davaları genellikle aile mahkemeleri veya asliye hukuk mahkemeleri tarafından yürütülür. Mahkemenin doğru belirlenmesi, dava dosyasının eksiksiz incelenmesi, tarafların tüm delillerinin titizlikle değerlendirilmesi ve yargı usullerine uygun kararların verilmesi açısından kritik öneme sahiptir. Avukatlar, müvekkillerinin velayet davası sürecinde, hangi mahkemeye başvurulması gerektiğini, yerel yargı uygulamalarını ve ilgili usul maddelerini titizlikle inceleyerek, en doğru mercide dava açılmasını sağlar. Bu husus, çocuğun menfaatlerinin en iyi şekilde korunması ve velayet düzenlemesinde adaletin sağlanabilmesi açısından vazgeçilmezdir.
Boşanma davalarında, velayet konusu genellikle çocuğun en yüksek yararının gözetilmesi prensibi doğrultusunda ele alınır. Ortak velayet, boşanma sürecinde çocuğun her iki ebeveynle de sürekli ve düzenli ilişki içinde olması ilkesini esas alır. Ancak, ortak velayetin uygulanması, taraflar arasında karşılıklı anlaşma ve çocuğun mevcut durumuna uygunluk gibi hususlara bağlıdır. Mahkeme, çocuğun yaşam kalitesi, ebeveynlerin ekonomik ve sosyal durumları, çocuğun eğitim ve sağlık ihtiyaçları gibi kriterleri göz önünde bulundurarak, ortak velayetin çocuğun menfaatine olup olmadığına karar verir. Ortak velayetin uygulanabilmesi için, ebeveynler arasında sürekli iletişim, işbirliği ve çocuğun bakımının eşit şekilde paylaşılması gerekmektedir. Avukatlar, bu hususları dava dilekçesinde ayrıntılı şekilde belirtir, tarafların anlaşmazlıklarını çözmek ve çocuğun yararını maksimize etmek amacıyla gerekli savunmaları yapar. Mahkeme, çocuğun hangi ebeveynle daha yakın ilişkiler kuracağı, hangi ebeveynin çocuğun gelişimine daha uygun ortam sağlayacağı gibi kriterler üzerinden ortak velayetin uygulanabilirliğini değerlendirir.
Velayet davası, çocuğun geleceğini doğrudan etkileyen son derece hassas bir hukukî süreçtir. Bu nedenle, dava açmadan önce ve dava sürecinde dikkat edilmesi gereken hususlar titizlikle gözden geçirilmelidir. Öncelikle, çocuğun en yüksek yararının gözetilmesi esastır; bu yüzden davanın açılma gerekçeleri, çocuğun yaşam koşulları, eğitim, sağlık ve sosyal gelişimiyle ilgili somut delillerle desteklenmelidir.
Avukatlar, müvekkillerine bu hususlarda detaylı bilgi vererek, çocuğun geleceğini en iyi şekilde koruyacak stratejilerin oluşturulmasını sağlar. Dava sürecinde, her aşamada titizlikle hareket etmek, tarafların haklarının korunması ve çocuğun menfaatlerinin en üst düzeyde gözetilmesi için elzemdir.
Velayet davalarının süresi, davanın karmaşıklığı, tarafların sunduğu delillerin kapsamı, mahkemenin iş yoğunluğu ve yerel yargı uygulamalarına bağlı olarak değişiklik göstermektedir. Genel olarak, velayet davalarında ilk duruşmadan nihai mahkeme kararının kesinleşmesine kadar geçen süre 6 aydan başlayıp, bazı durumlarda 1 yıl veya daha uzun sürelere kadar uzayabilmektedir. Özellikle, taraflar arasında ciddi anlaşmazlıkların bulunduğu, delillerin toplanması ve uzman raporlarının alınması gereken durumlarda, dava süreci uzayabilir. Avukatlar, müvekkillerinin dava sürecini yakından takip ederek, eksiksiz delil sunumu ve zamanında yapılan başvurular sayesinde, davanın mümkün olan en kısa sürede sonuçlanmasını sağlamaya çalışır. Mahkeme, velayet davasında çocuğun menfaatinin en üst düzeyde korunmasını esas alır; bu nedenle, tüm süreç, tarafların haklarının titizlikle değerlendirilmesi ve adil bir sonuca ulaşılması için dikkatle yürütülür.
Velayetin değiştirilme davasında, mahkeme kararı sonrasında nafaka miktarının belirlenmesi, çocuğun yaşam standardının korunması ve ebeveynler arasındaki ekonomik dengenin sağlanması açısından kritik bir unsurdur. Nafaka, çocuğun bakım, eğitim, sağlık ve genel yaşam giderlerinin karşılanabilmesi amacıyla öngörülür. Mahkeme, nafaka miktarını belirlerken, ebeveynlerin gelir durumu, çocuğun ihtiyaçları, evlilik birliği boyunca edinilmiş malvarlığı, yaşam koşulları ve taraflar arasındaki ekonomik eşitsizlikleri göz önünde bulundurur. Nafaka miktarının tespiti, delil dosyasında sunulan finansal belgeler, gelir beyanları, banka hesap özetleri ve mali uzman raporları ışığında gerçekleştirilir. Avukatlar, müvekkillerinin nafaka taleplerinin adil ve hakkaniyetli bir şekilde değerlendirilmesi için, ayrıntılı hesaplamalar yaparak, mahkemenin nafaka miktarını belirlemesinde etkili rol oynar. Bu süreç, özellikle velayetin değiştirilmesi sonrası çocuğun yaşam standardının korunması açısından, taraflar arasındaki maddi dengenin sağlanması amacıyla büyük önem taşır.
Evli olmayan çiftler arasında, çocukların velayeti konusu, boşanma davalarından farklı olarak, genellikle ebeveynlik ilişkilerinin düzenlenmesi şeklinde ele alınır. Bu tür davalarda, çocuğun biyolojik ebeveynleri arasındaki ilişkiler, tarafların çocuğa karşı sorumlulukları, maddi ve manevi durumları ile çocuğun yaşam koşulları titizlikle değerlendirilir. Mahkeme, evli olmayan ebeveynlerin, çocuğun bakım, eğitim, sağlık ve sosyal gelişimini en iyi şekilde sağlayabilecek ortamı sunup sunmadığını, tarafların arasındaki iletişimin ve işbirliğinin ne düzeyde olduğunu dikkate alarak, çocuğun velayetinin kime verileceğine karar verir. Evli olmayan çiftlerde velayet tespitinde, taraflar arasında yapılacak uzlaşma, çocuğun menfaatlerinin en iyi şekilde korunması, çocuğun her iki ebeveynle de sağlıklı ilişki kurabilmesi ve çocuğun gelişimine katkıda bulunacak ortamın sağlanması esas alınır. Avukatlar, bu tür davalarda, evli olmayan ebeveynlerin haklarını savunurken, çocuğun en yüksek yararının gözetilmesi için gerekli tüm delilleri mahkemeye sunarak, detaylı ve titiz savunmalar hazırlar.
Toplanan deliller ve yapılan yargılamadan; velayeti davalı anneye bırakılan 2002 doğumlu B. ile 2005 doğumlu B.'in uzman bilirkişiye davalı anneleri ile kalmak istediklerini, annelerinin yanında mutlu olduklarını beyan ettiği anlaşılmaktadır. Mahkemece alınan uzman bilirkişi raporunda velayete dair tam kanaat edinebilmek için tarafların yaşam alanlarının incelenmesi gerektiğine dair beyanda bulunmuştur. Velayetin değiştirilmesi davalarında aslolan çocukların menfaatidir. Bilirkişi raporu doğrultusunda, tarafların yaşam alanlarına dair inceleme yapılmadan, eksik inceleme ile hüküm tesisi doğru olmayıp, bozmayı gerektirmiştir. Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2014/3404 Esas 2014/4635 Karar