Yaş düzeltme davası, nüfus kütüğünde yer alan kişinin gerçek yaşının tespiti ve resmi kayıtlardaki doğum tarihinin değiştirilmesi amacıyla açılan davadır. Bu dava, kişinin hukuki ve sosyal haklarını doğru kullanabilmesini sağlamak için önemli bir hukuki araçtır.
Kimlik yaşı, nüfus cüzdanı veya kimlik kartında yazılı doğum tarihine dayalı resmi yaştır. Resmi işlemler, ehliyet, seçim hakkı ve benzeri hukuki statüler bu yaştan hareketle belirlenir.
Kemik yaşı, tıbbi yöntemlerle belirlenen biyolojik gelişim yaşıdır. Radyolojik incelemelerle el bilek kemikleri üzerinden elde edilen bu yaş bilgisi, nüfus kaydıyla uyuşmazlık olduğunda davaya delil oluşturur.
Yaş düzeltme davası için yasal bir üst sınır yoktur; kişinin doğum tarihlerindeki hatayı ispatladığı sürece her yaşta dava açılabilir. Ancak, delil toplama imkânlarının zamanla zorlaşması nedeniyle hak düşürücü süre yoksa bile erken başvuru tavsiye edilir.
Davanın kabulü için nüfus kayıtlarında açık bir hata veya eksiklik bulunmalı, davacı bu hatayı destekleyen belgeler ve tanık beyanları sunmalıdır. Mahkeme, iddia edilen doğum tarihini ve kanıtları değerlendirerek karar verir.
Yaş tashihi davaları, Nüfus Hizmetleri Kanunu m.50 ve TMK m.29 hükümlerine dayanır. Resmî kayıtlarda hata düzeltme hakkı, hem idari hem de yargısal yollarla güvence altına alınmıştır.
Yaş düzeltme davası, kendisi veya yasal temsilcisi (vekil, veli veya vasi) tarafından açılabilir. Kişi reşit değilse, anne-baba veya vasisi dava açma hakkına sahiptir.
Davanın süresi, mahkeme iş yoğunluğuna ve delillerin niteliğine bağlı olarak genellikle 6 ay ila 1 yıl arasında değişir. Eksik belge veya ek inceleme talebi durumunda süreç uzayabilir.
Daha önce reddedilmiş bir yaş düzeltme davası, yeni ve ikna edici delillerle tekrar açılabilir. Ancak aynı delillerle yapılan tekrar başvurular asli nedenlerle reddedilir.
Mahkeme, nüfus kaydındaki tarih ile iddia edilen gerçek tarih arasında uyum sağlamak için ilgili nüfus dairesine karar gönderir. Nüfus müdürlüğü, mahkeme kararına uygun yeni doğum tarihi işlemini kayda geçirir.
Deliller arasında nüfus kayıt örnekleri, aile kütüğü, okul kayıtları, hastane doğum raporları, kemik yaşını gösteren tıbbi rapor ve tanık beyanları yer alır. Eksiksiz ve birbiriyle tutarlı deliller, mahkeme kararını güçlendirir.
Mahkeme, sadece hatalı kayıt nedeniyle oluşan farkı göz önüne alarak yaş düzeltir; gerçek yaşın tespiti için öngörülen maksimum bir alt sınır bulunmaz. Ancak mahkeme, aleyhe kayıt düzeltmeyi hukuka aykırı bulursa reddedebilir.
Tanık beyanları, özellikle eski akraba veya komşuların doğum tarihini hatırlayan anlatımları, belgesel delillerle birlikte davanın ikna edici kanıtını oluşturur. Mahkeme tanıkların samimiyetini ve beyan tutarlılığını titizlikle inceler.
Davanın kabulü sonrasında nüfus kaydındaki yaş küçülürse askerlik yaşı da buna göre güncellenir. Bedelli veya temel askerlik hizmetine başvuru şartlarını etkileyen yaş sınırları, mahkeme kararından sonra yeniden değerlendirilir.
Yanlış yazılan yaş, önce nüfus müdürlüğünde idari düzeltme yoluyla; bu mümkün olmadığında ise yaş düzeltme davasıyla resmi kayıtlarda tashih edilir. İdari düzeltme, belge hatası geçerliyse hızlı çözüm sunar.
Ceza mahkemelerinde, ceza sorumluluğunu ve çocukluk yaşını belirlemek için yaş tashihi talepleri açılabilir. Bu talepler, ceza infaz ve yargılama süreçlerinde etkili olur.
Yaş düzeltme davalarında görevli ve yetkili mahkeme, davacının ikametgâhının bulunduğu Asliye Hukuk Mahkemesi’dir. Nüfus davalarında özel yetki ilkesi geçerlidir; ilk açılan mahkeme yetkili sayılır.
T.C.
YARGITAY
İÇTİHADI BİRLEŞTİRME GENEL KURULU
E. 1944/22
K. 1945/3 T. 31.1.1945
• YAŞ DÜZELTME DAVASI ( Ceza Mahkemelerince Verilen Karar Üzerine Savcı Tarafından Nüfus Dairelerine Havale Olunması )
• NÜFUS MEMURU ( Ceza Mahkemesince Yaşı Düzeltilen Şahsın İlamı Alınınca Memurca Nüfus Kütüklerinde Gerekli Düzeltmenin Yapılması )
• CEZA MAHKEMELERİNCE VERİLEN YAŞ DÜZELTME KARARI ( Nüfus Dairelerince Kütükte Gerekli Düzeltmenin Yapılmasının Gerekmesi )
• NÜFUS KÜTÜĞÜNÜN DEĞİŞMESİ ( Ceza Mahkemesine Verilen Yaş Düzeltme Kararının Kesinleşmesi Üzerine )
1412/m.255
ÖZET : Ceza mahkemelerince tarafarın birinin yaşları üzerine yapılacak düzeltemelere dair olan kararların kesinleşmesiyle beraber Cumhuriyet Savcılarına verilip onlar tarafından nüfus dairelerine havale olunca ilam suretleri üzerine o dairelerce nüfus kütüklerinde gerekli düzeltmeler yapılmak lazım gelir.
DAVA : Bir ceza davası zımnında bahse mevzu olan yaş düzeltilmesi iddiası üzerine ceza mahkemesince verilecek kararların nüfus kütüğüne işlenip işlenemeyeceği hususunda Yargıtay 2. Hukuk Dairesi'nin 29.4.1944- 1815/2039 sayılı ilamı ile ceza heyeti umumiyesinden sadır olan 28.11.1938 tarih ve 423/367 sayılı ilam arasında hasıl olan tezat ve mübayenetin halli Adliye Bakanlığı'nın 30.5.1944 gün ve 728/1020 sayılı yazılarıyla istenilmiş olduğundan toplanan Tevhidi İçtihat Genel Kurulu'nda mesele incelendi;
KARAR : Hukuk ve Ceza Mahkemelerinin uyguladıkları kanun hükümleriyle belli görevlerine bir istisna teşkil etmek üzere Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununun 255. maddesi ilk fıkrasında, bir ceza davasının hükme bağlanması önceden adi hukukla ilgili bir işin çözümüne bağlı olan yerlerde o işe de ceza davalarındaki usul ve deliller için yürüyen kurallara göre ceza davalarındaki usul ve deliller için yürüyen kurallara göre ceza mahkemelerince karar verilmesinin kabul edilmiş olmasından maksat, 2. ve 3. fıkralarından da açakça anlaşıldığı gibi, ceza mahkemelerinde ortaya çıkacak her hukuk meselesinin mutlak surette bu asla bağlanmasını iltizam etmek olmayıp belki bir hukuk davasının açılmasından kesin bir hüküm halini almasına kadar hukuk usul ve kuralları bakımından meydana gelmesi zaruri olan zaman geçimine ceza işlerinin usul ve esasça tahammülü olmamasından dolayı imkan ve maslahat bulunan yerlerde mesala sınır aşılması ve bozulması gibi tarafların belgelerini yerinde tatbik etmek ve tanıkların dinlenmek suretiyle derhal bir sonuca varıabilecek hükmün kesinleşmesini beklemek zoru altında zaman geçmesine sebep olmamak düşüncesine dayanmaktadır. Şu suretle maksat adi hukuk davası görmek olmayıp sadece eldeki ceza davası hükmüne ceza usul ve kaidelerini uygulamak suretiye dayanak hazırlamaktan ibaret olunca adi hukuk meselesi üzerinde ceza mahkemesinde varılacak sonucun da istisnai ve mevzii kalarak ceza alanından başka yerlerde tesir göstermemesi düşünülebilir. Şu kadar ki bu düşünce sözü geçen 255. maddenin ancak sondan önceki fıkralaranın birlikte mütalaasından edinilecek bir fikir ve neticedir. Çünkü o fıkraların hedefi hukuk mahkemelerinin hukuk davaları ve o arada ceza makemesini ilgilendiren hukuk meseleleri üzerinde asıl olan hak ve yetkisini, velev ceza işi doayısıyla olsun, kaldırmak amacına dayanmış değildir. Halbuki aynı maddeye 3006 sayılı kanunla eklenmiş olan son fıkra maddenin asıl metniyle kurulu olan durumu değiştirerek kendi içine aldığı yaş düzeltilmesi bahsinden yeni bir hüküm koymuş ve suçtan zarar görenlerle sanıkların yaşlarında ceza hükümleri bakımından lüzumlu görülecek sanıkların yaşlarında ceza hükümleri bakımından lüzumlu görülecek düzeltmeleri Nüfus Kanunundaki usule göre yapmanın ceza mahkemelerine ait olduğunu açıkça göstermek suretiyle hukuk mahkemelerinin 3006 sayılı kanuna kadar Nüfus Kanunu gereğince haiz oldukları yetki ve görevi ceza davasında taraf olanlar hakkında hukuk mahkemelerinden alarak ceza mahkemelerine vermiş olduğundan sözü geçen son fıkranın içine giren işlerde artık hukuk mahkemeleri için bir yetki düşünmeye yer kalmamıştır. Böyle olunca da ceza davasında taraf olanlardan her hangi birinin yargılama sırasında yaşında lüzum görülüp de ceza mahkemesinde Nüfus Kanununa göre yapılacak olan düzeltmeler hakkında verilecek kararların kesinleşmesiyle beraber aynıyla hukuk mahkemesinden verilip kesinleşmiş olan kararlar gibi her türlü hukuki sonuçlara ve o arada nüfus kayıtlarının da düzeltilmesine esas olması kanuni bir netice halini almıştır. Bahsolunan fıkrada, "ceza hükümleri bakımıdan..." denilmiş olmasının bu netice üzerinde hiç bir hüküm ve yetkisi yoktur. Ceza mahkemelerinden bu yolda verilen yaş düzeltilmesi kararlarına karşı nüfus memurlarının kanun yollarına baş vurabilip vuramıyacakların bahsine gelince : Nüfus Kanununun 11. maddesinde nüfus memurlarına başlı başına ne aslı tashih davası açmak, ne de açılmış olan dava üzerine 3. şahıs sıfatıyla veya itirazülgayr yolile müdahale hakkı verilmiş olmayıp yalnız Cumhuriyet Savcılarına müracaatle onların harekete gelmelerini istemek ve açılan dava oturumlarında hazır bulunmak yetkisi verilmekle iktifa kılınmış bulunmasına göre bu durumda esasen hukuk mahkemeleri nezdinde ve karşısında bile haiz bulunmadıkları bu yetkileri ceza mahkemeleri nezdinde ve karşısında kullanabilmelerini düşünmeye mahal bulunmamakla beraber bu günkü tevhidi içtihat görüşme konusunda giren esele sadece ceza mahkemelerinden yaş düzeltilmesi hakkında verilecek kararların nüfus kayıtlarının da düzeltilmesine esas olup olamıyacağını tayinden ibaret bulunmak itibariyle kanunun dışında kalan meseleler ve mesala temyiz yoluna ne tarzda başvurabileceğini de halletmek gibi hususlara teşmiline mahal görülmediğinden sonucun yalnız görüşme konusuna hasrı suretiyle, ( Ceza mahkemelerince tarafarın birinin yaşları üzerine yapılacak düzeltemelere dair olan kararların kesinleşmesiyle beraber Cumhuriyet Savcılarına verilip onlar tarafından nüfus dairelerine havale olunca ilam suretleri üzerine o dairelerce nüfus kütüklerinde gerekli düzeltmeler yapılmak lazım geleceğine ) 1945 yılı ocak ayının 31. çarşamba günü 7 aykırı oya karşı üçte iki oy çoklğunu geçen 48 oyla 31.1.1945 gününde karar verildi.
KARŞI OY YAZISI
Üçüncü Ceza Dairesi Başkanı İbrahim Ertem : ( Nüfus memurlarına yalnız S.Cavcılarına müracaat ile onun harekete gelmelerini istemek ve açılan dava oturumlarında hazır bulunmak yetkisi verilmekle iktifa kılınmış olmasına göre ) cümlesinin kararda gösterilmesine muhalifim : Zira bu tarzı beyan nüfus memurlarının temyize salahiyetleri olmadığını anlamaya müsait bulunmaktadır. Müzakerede ise nüfus memurlarının temyize salahiyeti kabul edilmişti. Bu, müzakeremizin konusu dışında ise kararda yazılı olduğu surette bu hususun gösterilmemesi reyindeyim. Vehbi Yekebaş : Umumi celsede tafsil olunan nazari ve kanuni sebeplere binaenn bir ceza davasında suçtan zarar görenlerle maznunların yaşlaarının tashihine ait kararlar o muameleye mahsur kalarak nüfus kütüğüne tescile vesile vermez.
CEZA DAVASINDA YAŞ DÜZELTİLMESİ Ceza Davası Açılmışsa Suçtan Zarar Görenlerle
Sanıkların Yaşlarında Gerek Görülecek Düzeltmelere İlişkin Davaların Suça Konu Dava İle Birlikte İlgili Ceza Mahkemesinde Görüleceği Dava dilekçesinde doğum tarihinin düzeltilmesi istenilmiştir. Mahkemece davanın reddi cihetine gidilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü: KARAR : Davacılar G.K. ve B.K., açmış oldukları davada velayetleri altında bulunan çocukları H.K.'nin nüfus kayıtlarında 28.09.1990 olan doğum tarihinin 28.09.1988 olarak düzeltilmesini istemişlerdir. Yargılamanın devamı sırasında davacılar vekili Av. F.V. dosyaya sunduğu 11.3.2004 havale tarihli dilekçesinde, doğum tarihinin düzeltilmesi istenilen H.K. 'nin mağduru olduğu kaçırma olayında, sanık K. U. hakkında İstanbul Çocuk Mahkemesinde kamu davası açıldığını bildirmiştir. Ceza Muhakemeleri Usul Kanununun 255. maddesinin son fıkrası hükmüne göre; ceza davası açılmış ise suçtan zarar görenlerle sanıkların yaşlarında gerek görülecek düzeltmelere ilişkin davaların, suça konu dava ile birlikte ilgili ceza mahkemesinde görülmesi gerekir. Bu husus dikkate alınarak, davaya ceza mahkemesinde bakılmak üzere görevsizlik kararı verilmesi gerekirken, davanın esası hakkında karar verilmesi doğru görülmemiştir. T.C. Yargıtay 18. Hukuk Dairesi E. 2004/9139 K. 2004/10256
YAŞ DÜZELTME DAVASI (Mahkemece Nüfus Kaydındaki Şerhe Rağmen 2. Defa Yaş Düzeltilmesine Karar Verilmesinin Usul ve Yasaya Aykırılığı - Davanın Ancak Bir Defa Açılabileceği Davacı Ali Kaya Ş.'in davalı Nüfus Müdürlüğü aleyhine açtığı davada, 12.11.1962 olan doğum tarihinin ay ve günü baki kalmak kaydıyla 1960 olarak tashihine karar verilmesini istediği, mahkemece davanın kabulüne karar verildiği ve hükmün temyiz edilmeksizin kesinleştiği anlaşılmaktadır. Dava nüfus kaydının düzeltilmesine ilişkindir. Dava ve hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 1587 sayılı Nüfus Kanununun 46. maddesi hükmüne göre, yaş düzeltme davası ancak bir defa açılabilir. 1587 sayılı Nüfus Kanununu yürürlükten kaldıran 29.04.2006 tarih 26153 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 5490 sayılı Nüfus Hizmetleri Kanununun 36/1-b maddesinde de aynı konuya ilişkin olarak nüfus kaydının düzeltilmesi davasının ancak bir kere açılabileceği belirtilmektedir. Mahkemece davacıya ait nüfus kaydında daha önce yaşının Karakoçan Asliye Hukuk Mahkemesinin kararı ile düzeltildiğine ilişkin şerh bulunduğu halde, ikinci defa yaş tashihine karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır. T.C. Yargıtay 18. Hukuk Dairesi E. 2011/1374 K. 2011/3799
Kamu Düzeni İle İlgili Olduğu - Hakimin Doğru Sicili Oluşurmak Mecburiyetinde Olduğu Yaşın
Düzeltilmesi Talebi Hastane Sağlık Kurulunca Verilen ve Bilimsel Nitelik Taşıyan Yaş Tespitinin
Hükme Esas Alınacağı Davacılar dava dilekçesinde çocukları E.'ın nüfus kütüğünde her ne kadar
01.10.1991 doğumlu olarak kayıt edilmiş ise de asıl doğum tarihinin 01.10.1988 olduğunu ileri sürerek
kütükteki kaydın bu biçimde düzeltilmesini istemiş, mahkemece istek gibi davacının oğlunun doğum
yılının 1988 olarak tashihine karar verilmiştir. Dosya içerisindeki bilgi ve belgelerden, yaşının
düzeltilmesi istenilen E.'ın Bitlis Devlet Hastanesi sağlık kurulunca 25.11.2008 gününde verilen rapor
içeriğinden; 21 yaş sonu ile uyumlu olduğu bildirilmiştir. Nüfus Hizmetleri Yasasına göre açılan kayıt
düzeltme davaları, kamu düzeni ile yakından ilgili olan davalardır. Bu davalara bakan hakimler tarafların
veya tanıkların beyanları ile bağlı kalmaksızın gerçeği araştırıp, doğru sicil oluşturmak
mecburiyetindedirler. Somut olayda; yaşının düzeltilmesi istenilene hastane sağlık kurulunca verilen ve
bilimsel nitelik taşıyan yaş tespiti esas alınarak E. T.'in doğum yılının bu rapora ters düşmeyecek ve sair
kayıtlarla da çelişki yaratmayacak şekilde düzeltilmesi gerekirken, adı geçenin yaşının istek gibi
düzeltilmesine karar verilmesi doğru görülmemiştir. T.C. Yargıtay 18. Hukuk Dairesi E. 2010/1356 K.
2010/2080
Sigortalılık Statüsü Yaş Düzeltmeye İlişkin Yargı Kararları İle Sosyal Güvenlik Yasalarında Oluşturulmuş Olan Statülere Müdahale Edilemeyeceği - Yaşlılık Aylığı Tahsis Talebi Yaş Düzeltmeye İlişkin Yargı Kararları Yaşlılık Aylığı Tahsis Talebi - İlk Defa Çalışmaya Başlandıktan Sonra Verilmiş Yaş Düzeltme Kararlarının Dikkate Alınmayacağı Bu noktada uyuşmazlık, yaş düzeltmeye ilişkin yargı kararları ile sosyal güvenlik yasalarında oluşturulmuş olan sigortalılık statüsüne müdahale edilip edilmeyeceğidir. Nüfus Kanununda kayıt düzeltme davalarından amaçlanan, tutulmakta olan sicilin, gerçek duruma uygunluğunun sağlanmasıdır. 5434 sayılı Kanuna göre ölçü 18 yaş, 1479 sayılı Kanuna göre ilk defa Bağ-Kur'a bağlı çalışma, 506 sayılı Kanuna göre ilk defa herhangi bir sosyal güvenlik kurumunda çalışmaya başlama ilkesinin sosyal güvenlik yasalarında düzenlenmiş olan bir kısım sigorta kollarında, dikkate alınmasında ki amaç, sigortalı için belirtilen anlarda oluşan statükonun, eş deyişle, o anki mevcut durumun korunmasıdır. 120. maddeye, 24.6.2004 gün ve 5198 sayılı Kanunun 16. maddesi ile eklenen 3. fıkrada; "...ilk defa çalışmaya başladığı tarihten sonraki yaş tashihleri dikkate alınmaz." Hükmünün de bu düşünceyi amaçladığı görülmektedir. Bu özel düzenlemelerin temelinde yer alan, statükonun korunmasına yönelik düşüncenin, kurumsal planlama ve aktüeryal dengelerin oluşturulmasında duyulan kaygılardan kaynaklandığının kabulü gerekir. Aksinin kabulü ise, bu düzenlemelerle, yaş düzeltme davalarından kanuna karşı hilenin amaçlandığı, kişilerin yaş düzeltme konusunda kötü niyetli olduğu ve bu yönde delileri kararttıkları, dolayısıyla, yaş düzeltme istemli davaların yargılamalarında gerekli özenin, duyarlılığın gösterilmediği ve hukuksal denetimin Yüksek Mahkemece sağlanamadığı, kesinleşen yargı kararlarının doğruluğunun ve geçerliliğinin tartışmalı olduğunun kabulü sonucunu doğuracaktır ki, bu düşünce, ne yasama ne de yargı organlarınca temel alınamaz, savunulamaz. Yasada yer alan ve ilk defa çalışmaya başlamakla oluşmuş olan statükonun sürekliliğini sağlamayı amaçlayan 120. madde hükmü karşısında, belirtilen nedenlerle, ilk defa çalışmaya başlandıktan sonra verilmiş yaş düzeltme kararları maddede belirtilen sigorta kollarında dikkate alınamayacaktır. Yasama Organının, yasal düzenlemelerle, dolaylı olarak yaş düzeltme kararlarına müdahale edemeyeceği yönündeki eleştirinin ise Anayasa Yargısınca, Anayasanın 150. vd. maddeleri kapsamında değerlendirilebileceğinden kuşku bulunmamaktadır. Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, mahkeme kararında açıklanan gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, usul ve yasaya uygun bulunan direnme kararının onanması gerekir. T.C. YARGITAY HUKUK GENEL KURULU E. 2005/10-70 K. 2005/101
KAYIT TASHİHİ DAVASI ( Diploma Okul Kayıtları Gibi Resmi Kayıtların Esas Alınması
Suretiyle Doğum Yılının Düzeltilmesi Halinde Davanın Klasik Yaş Tashihi Değil Kayıt Tashihi
Davası Olup Mahkemece Davacıya Ait Okula Başlangıç ve Bitiş Tarihlerini Gösterir Kayıtların
Celp Edilerek Doğum Tarihinin Düzeltilmesine İlişkin Davanın Kayıt Tashihi Davası Olup
Olmadığının Tespit Edilerek Sonucuna Göre Karar Verileceği ) İnceleme konusu dosyada; davacının
5.10.1973 olan doğum tarihi Yenimahalle 2.Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 1986/19 Esas, 1986/203 Karar
sayılı, 21.4.1986 tarihli kararı ile 5.10.1969 tarihi olarak düzeltilmiş ve söz konusu Mahkeme kararı
13.6.1986 tarihinde kesinleşmiştir. Davacının 28.12.2018 tarihli tahsis talebi, sigortalı işe başlangıç
tarihinin 1.6.1986 tarihi olması, mahkeme kararının çalışmaya başlamasından sonra kesinleşmesi
nedeniyle düzeltilmiş doğum tarihinin emeklilik hesabında dikkate alınamayacağı, bu sebeple emeklilik
şartlarının gerçekleşmediği gerekçesiyle reddedilmiştir. Dosya içerisine celp edilen yaş tashihine ilişkin
dava dosyasının incelenmesinden; davacının babası tarafından, davacının 5.10.1969 doğumlu olmasına
rağmen nüfus kütüğüne 5.10.1973 doğumlu olarak tescil edildiği belirtilerek yılın 1969 olarak
düzeltilmesi talebiyle 2.1.1986 tarihinde dava açıldığı, Mahkemece, devlet hastanesinden alınan sağlık
kurulu raporu, tanık beyanları, davacının huzurdaki hali esas alınarak davacının doğum tarihinin
5.10.1969 olarak düzeltilmesine karar verildiği, dolayısıyla davanın nasiye haline uygun hale getirilmiş
kayıt tashihi davası olduğu anlaşılmaktadır. Diğer yandan davacının sunduğu karne fotokopilerden
3.5.1977 tarihinde ilkokul 1. sınıf karinesini aldığı, 28.11.1989 - 29.5.1991 tarihleri arasında askerlik
yaptığı, eğitim ve askerlik tarihlerinin düzeltilmiş yaşına uygun olduğu görülmektedir. 29.04.2006
tarihinde yürürlüğe giren 1587 Sayılı Nüfus Kanunu'nu yürürlükte kaldıran 5490 Sayılı Nüfus Hizmetleri
Kanunu'nun 10. maddesi “ ( I ) Kurumlarda kişiyle ilgili olarak yapılan işlemlerde nüfus kayıtları esas
alınır. Kayıtlar arasında farklılık olması halinde nüfus kayıtlarında değişiklik yapılmaz, usulüne uygun
diğer kayıtlar düzeltilir, aynı Kanun'un 35. maddesi ise “... ( I ) kesinleşmiş Mahkeme kararı hükmü
olmadıkça nüfus kütüklerinin hiçbir kaydı düzeltilemez ve kayıtların anlamını ve taşıdığı bilgileri
değiştirecek şerhler konulamaz.Ancak olayların aile kütüklerine tescili esnasında yapılan maddi hatalar
Nüfus Müdürlüğünce dayanak belgesine uygun olarak düzeltilir” şeklindedir. Ayrıca 4721 Sayılı Türk
Medeni Kanunu'nun 30. maddesi “ doğum ve ölüm nüfus sicilindeki kayıtlarla ispat olunur” şeklindedir.
Nüfus sicilinde bir kayıt yoksa veya bulunan kaydın doğru olmadığı anlaşılırsa gerçek durum her türlü
kanıtla ispat edilebilir. Sigortalının yaşı ile ilgili gerçek kayıtlar esas alınıp doğum tarihinin Mahkeme
kararı ile düzeltilmesi halinde bu dava gerçek yaşın kayda yansıtılması ile ilgilidir ve nüfusa asıl doğum
günü yazılmayıp da küçük veya büyük yazılan kişi tarafından açılan ve doğum gününün düzeltilmesi
sonucunu doğuran klasik yaş tashihi davası değildir. Bu davalar yaş tashihi ile ilgili değil kayıt tashihi ile
ilgili olduğundan bu durumlarda yaşlılık aylığı bağlanması ile ilgili emeklilik koşullarının oluşmasında
Mahkemece de tespit edilen bu yaşın dikkate alınmasında bir isabetsizlik yoktur. ( Hukuk Genel
Kurulunun 24.12.2008 tarih ve 2008/10-784 E. 2008/768 K. sayılı Kararı. ) Somut davada; davacının
yaşının düzeltilmesine ilişkin davanın sigorta başlangıç tarihinden önce açılmış olması, dosyada alınan
sağlık kurulu rapor tarihinin ve kararın verildiği tarihin de sigorta başlangıcından önce olması, ayrıca
davacının ilkokul karine tarihi ile askerlik tarihlerinin düzeltilmiş yaşına uygun olması ve doğum
tarihinin düzeltilmesine ilişkin davanın kayıt tashihi olduğu değerlendirilmeksizin karar verildiği
anlaşılmaktadır. Diploma, okul kayıtları gibi resmi kayıtların esas alınması suretiyle doğum yılının
düzeltilmesi halinde davanın klasik yaş tashihi değil kayıt tashihi davası olup Mahkemece, davacıya ait
okula başlangıç ve bitiş tarihlerini gösterir kayıtların celp edilerek doğum tarihinin düzeltilmesine ilişkin
davanın kayıt tashihi davası olup olmadığının tespit edilerek sonucuna göre karar verilmelidir. T.C.
YARGITAY 10. HUKUK DAİRESİ E. 2021/28 K. 2024/9154
25 Yaşından Sonra Tıbben Yaş Tespitinin Mümkün Olmadığı Dosyadaki bilgi ve belgelerden,
davacının 20.03.1957 olan doğum tarihinin ...Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 08.12.1972 gün ve
1972/193-261 Sayılı kararı ile 20.03.1953 olarak düzeltildiği, mahkemece davacının, nüfus kaydının
düzeltilmesi istemi aynı konuda ikinci kez dava açamayacağı gerekçesi ile reddedilmiş ise de, temyiz
incelemesi aşamasından önce, bu hususu düzenleyen 25.04.2006 tarihli 5490 Sayılı Nüfus Hizmetleri
Kanununun 36.maddesinin (1) numaralı fıkrasının (b) bendinin "Aynı konuya dair olarak nüfus kaydının
düzeltilmesi davası ancak bir kere açılabilir" biçimindeki birinci cümlesinin Anayasaya aykırılığı nedeni
ile Anayasa Mahkemesi'nin 30.03.2012 gün 2011/34-2012/48 Sayılı kararı ile iptal edilip kararın 6 Ekim
2012 tarihinde Resmi Gazete'de yayımlandığı anlaşıldığından, buna dayanan gerekçe doğru değil ise de,
25 yaşından sonra tıbben yaş tespitinin mümkün olmadığı gibi kayden 25 yaşın üzerinde olan davacının
bu yaşının düzeltilmesi için mevcut bilgi ve belgelerin yeterli sayılamayacağı, Nüfus Hizmetleri
Kanununa göre açılan kayıt düzeltme davalarının kamu düzeni ile yakından ilgili bulunması,
mahkemelerin tarafların veya tanıkların beyanları ile bağlı kalmaksızın gerçeği araştırıp doğru sicil
oluşturmak mecburiyetinde olduğu dikkate alınarak davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı
gerekçelerle ret kararı verilmesi doğru değil ise de, bu husus yeniden yargılama yapmayı
gerektirmediğinden hükmün redde dair bölümü sonucu itibari ile doğru görüldüğünden dosya
muhtevasına, dava evrakı ile tutanaklar münderecatına ve Yargıtay ilâmında açıklanan gerektirici
sebeplere göre yerinde olmayan ve HUMK'nun 440. maddesinde yazılı hallerden hiçbirisine uymayan
karar düzeltme isteminin REDDİNE, T.C. Yargıtay 8. Hukuk Dairesi E. 2017/6370 K. 2017/5123
Kamu Düzeniyle İlgili Davalardan Olduğu Re'sen Araştırma İlkesine Tabi Olarak Hakimin
Taleple Bağlı Olmadığı - Hatalı Nüfus Kaydının Düzeltilmesi İçin Açılan Davada Doğum Tarihleri
Arasındaki Yaş Farkı ve Anne Olarak Bildirilen Kişinin Belirtilen Yaşlarda Doğum Yapması ve
Çocuk Sahibi Olmasının Hayatın Olağan Akışına Aykırı Olduğunun Nazara Alınması Gereği
Davacılar vekili dava dilekçesinde, tarafların babası ...'in gayrı resmi birlikte yaşadığı eşi ...'den;
davacılardan ..., ..., ... ve ...'nin doğduğunu, ancak nüfusa resmi nikahlı eşi Zakire'den doğmuş gibi
kaydedildiğini, adı geçen davacıların gerçek annesinin ... olduğunu, miras hukukunu ilgilendirdiğinden
bahisle davacıların anne adlarının düzeltilmesine karar verilmesini talep etmiş, mahkemece davanın
kabulüne karar verilmiştir. Davadaki istem, gerçek durumu göstermeyen hatalı nüfus kaydının
düzeltilmesine ilişkindir. Kayıt düzeltme davaları kamu düzeni ile yakından ilgili bulunduğundan, hakim
taleple bağlı kalmayarak kendiliğinden de yapacağı araştırma ile elde edeceği bulgulara göre ve öteki
kayıtlarla çelişki meydana getirmeyecek şekilde karar vermek durumundadır. Somut olayda davacıların
annesi olduğu iddia edilen ... 12/05/1925, davacılardan ... 01/04/1935, ... ise 03/02/1937 doğumludur.
Buna göre; ... ile davacılardan ... arasında 9 yıl 10 ay 19 gün, ... ile arasında 11 yıl 8 ay 21 gün yaş farkı
vardır. Bu yaşlarda bir kişinin doğum yapmasının ve çocuk sahibi olmasının hayatın olağan akışı ile
bağdaşmayacağı açıktır. Diğer davacılar ... ve ... yönünden ise; mahkemece salt tarafların kabulleri ve
tanık beyanları ile yetinilmeyip, bu iddia ile ilgili olarak ... testi yaptırılıp, alınacak rapor da gözetilerek
karar verilmesi gerekirken, eksik araştırma ile hüküm kurulmuştur. Bu itibarla; davacılardan ... ve ... ile
anne olduğu iddia edilen ... arasında kayıt engeli olduğunun gözetilmemesi, diğer davacılar ... ve ...
yönünden ise eksik araştırma ile hüküm kurulması doğru görülmemiştir. T.C. Yargıtay 8. Hukuk
Dairesi E. 2017/2180 K. 2017/8106
Kemik Yaşı Adli Tıp Raporu Okul Kaydı Dosyada bulunan ve davacı ...'e ait kemik grafileri de
çekilmek suretiyle düzenlenen Midyat Devlet Hastanesi'nin 10.08.2015 tarihli raporunda, kemik yaşının
25-40 (yirmibeş-kırk ) yaş arası ile uyumlu olduğu, kesin yaş tespitinin yapılamadığı, kesin yaş tespiti
için Adli Tıp Kurumunca değerlendirilmesi önerilmiştir. Okul kayıtlarına göre davacının, 17.09.1990
tarihinde Acırlı Atatürk İlkokulu birinci sınıfa kaydının yapıldığı, okula kayıt tarihinde davacının kayden
üç yaşında olduğu, bu durumda davacının doğum tarihinin doğruyu yansıtmadığı anlaşılmakla, davacının
Adli Tıp Kurumuna sevki ile kemik yaşı hakkında rapor alınarak oluşacak sonuç doğrultusunda bir karar
verilmesi gerekirken, yerinde bulunmayan gerekçe ile davanın reddine karar verilmesi doğru
görülmemiştir. T.C. Yargıtay 8. Hukuk Dairesi E. 2017/6139 K. 2017/14424 T. 2.11.2017
Yaş Tespiti Davası 25 Yaşına Kadar Açılabilir Davacının kemik yaşının tespiti için ....Devlet
Hastanesinden alınan sağlık kurulu raporunda; 22 yaştan sonra spesifik olarak kemik yaşı tayini
yapılamadığı, bu yüzden kişinin kemik yaşının 22 yaşından büyük olarak değerlendirildiği bildirildiği
halde, mahkemece bu rapor ve tanık beyanı dikkate alınarak davacının doğum tarihinin 25.02.1983
olarak olarak düzeltilmesine karar verilmiş ise de; alınan heyet raporunun davacının düzeltilmek istenen
doğum tarihini kesin olarak doğrulamadığı, ayrıca 25 yaşından sonra tıbben yaş tespitinin mümkün
olmadığı, kayden 25 yaşın üzerinde olan davacının bu yaşının düzeltilmesi için mevcut bilgi ve
belgelerin yeterli sayılamayacağı, ilgilinin doğum tarihi ile tanıkların dinlendiği tarih arasında uzunca bir
zaman geçtiğinden beyanlarında yanılgı ihtimali bulunduğu, Nüfus Hizmetleri Kanununa göre açılan
kayıt düzeltme davalarının kamu düzeni ile yakından ilgili bulunması, mahkemelerin tarafların veya
tanıkların beyanları ile bağlı kalmaksızın gerçeği araştırıp doğru sicil oluşturmak mecburiyetinde olduğu
dikkate alınarak davanın reddine karar verilmesi gerekirken, kamu düzeni ile ilgili olan resmi kaydın
mücerret iddia esas alınarak değiştirilmesi doğru görülmemiştir. T.C. Yargıtay 8. Hukuk Dairesi E.
2017/2415 K. 2017/8579 T. 8.6.2017
Kayıt Düzeltme Davası - Hakimin Tanık Beyanları İle Bağlı Kalmaksızın Doğru Sicili Oluşturmak
Mecburiyetinde Olduğu Dosya kapsamından davacının kemik yaşının tespiti için ... Dr..... Devlet
Hastanesinden alınan sağlık kurulu raporunda; davacının kemik yaşının 22 yaş ve üstü ile uyumlu olduğu
bildirilmiş, mahkemece davacının çocuklarının yaş düzeltim davası, gözlem ve tanık beyanı dikkate
alınarak doğum tarihinin 13.11.1972 olarak düzeltilmesine karar verilmiş ise de; alınan rapor davacının
düzeltilmek istenen doğum tarihini kesin olarak doğrulamadığı, ayrıca 25 yaşından sonra tıbben yaş
tespiti mümkün olmadığı gibi kayden 25 yaşın üzerinde olan davacının bu yaşının düzeltilmesi için
mevcut bilgi ve belgelerin yeterli sayılamayacağı, ilgilinin doğum tarihi ile tanıkların dinlendiği tarih
arasında uzunca bir zaman geçtiğinden beyanlarında yanılgı ihtimali bulunduğu, Nüfus Hizmetleri
Kanununa göre açılan kayıt düzeltme davaları kamu düzeni ile yakından ilgili bulunduğundan,
mahkemelerin tarafların veya tanıkların beyanları ile bağlı kalmaksızın gerçeği araştırıp doğru sicil
oluşturmak mecburiyetinde olduğu dikkate alınarak davanın reddine karar verilmesi gerekirken, mücerret
iddia ve tanık beyanları esas alınarak resmi kaydın değiştirilmesi hatalıdır. Bozmayı gerektirir. T.C.
Yargıtay 8. Hukuk Dairesi E. 2017/2145 K. 2017/5843 T. 19.4.2017
Anne ve Çocuğu Arasındaki Yaş Farkı Dosya içerisindeki bilgi ve belgelerin incelenmesinden; doğum
tarihi 08.07.1999 olarak düzeltilmesine karar verilen ... ile 08.07.1989 doğumlu annesi ... arasında 10 yaş
fark bulunduğu, bu yaşta bir kişinin doğum yapmasının hayatın olağan akışı ile bağdaşmadığı gibi
aradaki yaş farkı da Türk Medeni Kanunu'nun öngördüğü sınırın altında olduğundan; mahkemece, bir
kadının kaç yaşından itibaren doğum yapabileceğinin işin uzmanından alınacak bir raporla tespiti ile
belirlenen bu yaşa göre ve diğer kayıtlarla da çelişki meydana getirmeyecek şekilde doğum tarihinin
düzeltilmesine karar verilmesi gerekirken, yetersiz araştırma ile davanın kabulü doğru görülmemiştir.
T.C. Yargıtay 8. Hukuk Dairesi E. 2017/8052 K. 2018/8546 T. 8.3.2018
Her Ne Kadar Yaş Olarak Tespiti Mümkün Değilse de Gerçeği Yansıtmaması Dosya kapsamından,
davacı ...'nin 01.12.1957 doğumlu olarak 18.12.1957 tarihinde nüfusa tescil edildiği, dava tarihi itibari ile
kayden 58 yaşında olan birisinin kemik yaşının tespiti tıbben mümkün olmamakla birlikte mevcut nüfus
kayıtlarına göre davacının 6 (altı) yaşındayken 01.01.1963 tarihinde evlendiği ve 7 (yedi) yaşında
01.01.1964 tarihinde kızı ...'yi doğurduğu anlaşılmaktadır. Bir kişinin kanunen altı yaşında evlenmesi ve
tıbben yedi yaşında çocuk doğurması mümkün olmadığından davacının mevcut doğum tarihinin gerçeği
yansıtmadığı ortadadır. Mahkemece, davacının evlenmesine dair dayanak belgeler ile diğer belgelerin
getirtilip, davacı delilleri ile birlikte değerlendirme yapılarak oluşacak sonuca göre öteki kayıtlarla çelişki
oluşturmayacak şekilde bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ve araştırma sonucu davanın reddi
doğru görülmemiştir. T.C. Yargıtay 8. Hukuk Dairesi E. 2017/8416 K. 2018/11303 T. 12.4.2018